cocukluk kahramanidir; 96 ruhunu yasamayan anlayamaz kolay kolay, neden bu kadar özel ve degerli oldugunu.
ankara'dir; soguktan donarken naumoski'den imza alacagim diye salonun arka kapisinda beklemektir saatlerce. noumoski yerine ufuk ve mirsad'la yetinmeyi ögrenmektir günün sonunda.
tutkudur; okulu asip gidilen maclarda cigerleri yirtarak tezahürat etmektir, bir dakika bile oturmadan. eve sesi kisilmis, kollar bacaklar tutulmus gelmek ve azar isitmektir aileden.
fanatizmdir; ilk kez bir takimin kadrosunu ezbere sayabilmektir. ilk kez bir takimin formasini almaktir. ilk kez bir maca giderken suratini beyaz ve maviye boyamaktir.
aciklama yapmaktir; "yahu sen bjk'li degil misin, nasil baskette baska bir takimi tutabiliyorsun?", "iyi madem baska takim tutacaksin, ankara'lisin ptt neyine yetmiyor?" sorularina yilmadan ve usanmadan ayni cevaplari vermektir.
zafer sarhosu olmaktir; mart 1996'da, heyecandan izleyememektir son bir kac dakikayi, aglamaktir mac bitince kupayi kaldiranlarla beraber. hala saklamaktir ertesi günkü gazetelerin sararmis sayfalarini.
su bir kac cümleyi yazarken bile gözlerinin dolmasidir, gecmise dogru bir kac adim atildiktan sonra...
bir nesil efes'le büyüdük biz. bir nesil efes'le sevdik basketbolu. bir nesil icin cok büyük bir tutkuydu efes, özellikle anadolu'da kapali gise oynanan maclardaki kahramanlarimizdi oyuncular.