kahpeliğin, arayışına en büyük sebep. belki içi kırık bir testiyi arıyorsun belki masmavi bir toprağı, belki kırmızı bir denizin boğucu ateşini...aradıkların bulunamayacak kadar "yok" da olsa arıyorsun işte öylesine.
dünyaya geliş amacın bu sürtüğün anlamını anlamak mı; yoksa aramak mı bilmiyorsun. arayışların sana zevk veriyor çünkü ararken bulamadıkların seni aramaktan alıkoyamayacak kadar "yoklar"...
elini uzatan minicik bir çocuğun minikten bile minik gözlerine takılıyorsun bu mu yoksa aradığım diye. o gözlerin saflığı ve temizliği senin gibi iğrenç birine yakışamayacağından "hayır bu değil" diyor, uzaklaşıyorsun.
aramak mı yok olmak yoksa yokluğu mu aramak bilemeden yürüyorsun kendi seçtiğin sürtük hayatında. ısrarcı bir pezevengin elinde günden güne yaşlanan sürtüğüne acıyarak bakıyorsun. acıyışın seni ondan vazgeçirmiyor. aramaya ve anlamlanmaya doğru aptal aptal yürüyorsun.