yine bir sabah, ikinci kattaki dairende uyanmışsındır, hava ne sıcak ne de soğuk; ama bir pike ile uyunabilecek kıvamda, uyandığında düşünürsün, bugüne uyandım da ne oldu? herhangi bir program yoktur, yapılacak bir şey yoktur, zaten istesen de paran yoktur, keyfin yoktur, vaktin yoktur, yani bi şey yoktur; eksiktir. o sırada yatağına yakın balkon adeta forforlu renklere boyanmışcasına algına gelir oturur. seni kendine odaklar, kalkıp oradan atlamak istersin, sonra ondan da vazgeçersin, daha acısız bir ölüm olabilir nihayetinde.
~
veya
yine bir sabah, uyanmışsındır, daha doğrusu uyanmak istememiş; bir gram uyku için kıvranır haldesindir, göz kapaklarının ağırlığına dayanamazsın gelen okul servisi aşağıda seni bekler, birden yatağından fırlar hazırlanırsın o an merdivenleri inip servise ulaşmak sana öyle büyük vakit ve efor kaybı gibi gelir ki balkondan servise atlamak istersin.
~
veya
yine sabahlardan bir sabah, sabah uykusuna hasret kalmış bir bünye olarak uyandırılmak istenmektesinizdir, anneniz, eşiniz veyahut ev arkadaşınız her kim olursa, ki tercihen anne (daha çok dırdır ve caydırıcılık kapasitesine sahiptir) sizi o sıcak yatağınızdan kaldırmak, uykunun ipeksi sığınağından çekip almak ister, bi süre direnir gözlerinizi açmazsınız ama dırdır öyle bir seviyeye gelir ki kan çanağına dönmüş gözlerinizi açtığınız an karşınıza çıkan balkondan atlayıp sonsuz uykuya dalmak istersiniz.
uzun lafın kısası örneklerden de anlaşılacağı gibi tüm sorun balkonlu bir evde oturmak, balkona yakın yerde uyumaktır, bilgilerinize.