Howard'la karşılıklı batman çizgiromanlarını sayıp birbirlerine doğru ilerlerler. "got it, got it, got it" diyerek korsan dvd'lere bakarken parmağımızla tık tık tık diye geriye atarız ya dvd'leri, hızlı hızlı... işte aynısından çizgi romanlara yaparlar. Sonra howard'la ters taraftan ilerleyip ortadaki bir çizgiroman'da buluşurlar. Her ikisi de Batman'in bu sayısını aynı anda kavrarlar ve söz düellosuna girişirler "benim benim" diye. Howard der ki; "bu sayıya Batman kolleksiyonum için ihtiyacım var". Sheldon ise der ki; "benim bu sayıya Robin kolleksiyonum için ihtiyacım var." Ulan gerçekten farklısın Sheldon deriz biz de.
Favorim, Penny christmas hediyesi verir. Sheldon da Penny'nin kendisine vereceğini düşündüğü hediyelere potansiyel karşı hediyeler hazırlar. 3 ayrı boyda parfüm seti gibi şeyler alır. Böylece PEnny'nin hediyesini açtığında içeri koşup maddi olarak onun hediyesine karşı gelen boydaki parfüm setini verecektir. Penny'nin hediyesini açar ve bir mendil görür. Penny der ki, "geçen LEonard Nimoy * restorana gelmişti, onun kullandığı peçeteyi sana getirdim".
Leonard şaşkınlıktan küçük dilini yutar. Penny devam eder, "gerçi arka tarafına ağzını sildi, kusura bakma ama"... Leonard o noktada patlatır; "yani diyorsun ki Leonard Nimoy'un dna'larına sahibim ve istersem kendi küçük Leonard Nimoy'larımı yaratabilirim". içeri gider ve tüm hediyeleri getirip Penny'ye verir ve Penny şaşırınca ondan özür diler, "şaşırmakta haklısın, çok daha fazlasını vermem gerekiyor sana". Ben nedense ekran başında yarılırım. Güler güler, devamlı bu diyalog döngüsünü hatırlayıp tekrar tekrar gülerim.