yaralanmak gibidir. ilk 30 dakika bir şey düşünemezsiniz; acaba geride bir şey bıraktım mı, çantaları nereye koymuştum, yolculukta yanıma oturan insan nasıl birisi olacak, son kez tuvalete mi gitsem,... bu liste böyle giderken 30 dakika sonra bütün sorular cevaplanmış olur, yani yaranın ilk evresi geçmiştir. sonra 2. kısım olan acı başlar. yolculuk işkenceye dönüşür yavaştan; zamanın getirdiği rahatlıkla beraber koltuğunuza ne kadar yayılmaya çalışırsanız ters orantılı bir şekilde o koltuk size rahatsız görünmeye-hissettirmeye başlar, bacaklarınız sığmamaktadır, kafanızı koyup uyuyacak yer bulamazsınız, otobüste bebek ağlamaya başlar *.
özetlemek gerekirse aceleye getirilmiş evliliğe benzer. kısa bir süre rahatlık arkasından uzun süreli işkence.