kendisine buradan açık mektupla seslenmek istediğim dev adamımız.
pek sevgili ender,
canım, öncelikle çok şirinsin demeyeceğim. çünkü büyük ihtimal "hay başlayacağım artık şirine de lan, 27 yaşındayım ben" diyorsundur. bence boşver, hiç kasma, çünkü sevimli afacan bir çocuk gibi olduğun gerçeğini ne yaşın ne konumun değiştirmiyor.
sana "basketbolun sabri'si" diyenler var. bunu da boşver lütfen. yani tamam, yaptığın işin sabri'si diye anılma fikri bile hayattan soğutucu olabilir elbet, ama sen öyle değilsin. gerçi, yıllardır çok büyük aşama kaydetmediğin de bir gerçek ama, hiç bir zaman da vasat bir oyuncu olmadın. nacizane fikrimdir. bir kere bir stilin var, top sürüşün bile bir değişik, şut çıkarırken de keza farklısın. iyi bir takım oyuncusu olduğun da bir gerçek.
bana göre tek kusurun gaza gelme halin. şutunu kullan, üçlük dene, eyvallah. ama tutturunca da gaza gelip saçma şutlar denemeye başlama, olur mu gözüm? bir de tekrar söylüyorum, hiç değişme. profesyonellik diye tabir edilen şeye tüküreyim, senin her basketin sonrası "mahalle maçında ilk golünü atmış, sevinen küçük çocuk" samimiyetin eşsiz bence.
bugün tüm takımdan olduğu gibi senden de en iyi oyununu bekliyoruz. bizi üzmeyeceğine/üzmeyeceğinize inanıyoruz. en azından, ben inanıyorum şahsen.
bir de çok önemli bir şey var, unutmadan yazayım. slovenya maçına gelen bazı insanlar için "hadi kırmızı giymiyorsun, önemsemedin ya da dikkat etmedin. bari slovenya'nın rengi olan yeşili giyme yahu" demiştim. akabinde eşin buket'i gördüm ve kendisi yeşil giymişti. sırbistan maçında mavi-kırmızı-beyaz kombinini giymemesini umarım.
son olarak başarı dileklerimi ve dualarımı sana ve takıma gönderiyorum.