sabahın köründe hevesle şeker toplamaya çıktığımız günlerdi. müstakil evlerle dolu mahallemizin yakınındaki bir apartmana - yakınlık göreceli tabi- gitmişiz. bir dairenin ziline basıyoruz ısrarla birkaç dakika. en sonunda uykulu gözlerle genç biri açıyor. uyandırmışız. şekeri de yok. biraz bekletip elinde cevizlerle geliyor. her bayram bu anım geliyor nedense aklıma. şimdi uykulu genç benim ama ısrarla kapı çalıp şeker bekleyen çocuklar yok artık. bu başlık altında varacağımız bkz belli. (bkz: nerde o eski bayramlar)
biraz daha büyüyünce komşu teyzelere bayramlaşmaya gitmeye başladık. bu kez kapıdan dönmeyip içeride oturmalı ziyaretler. takım elbise giymeyi çok seven bir arkadaşımla gezerdik hep. ona ne kadar şık olmuşsun diye iltifatlar dizip, kotu içinde hafif salaş bana sen de çok güzel olmuşsun diye yalandan laf söylemeyi ihmal etmezlerdi. kızardım ama çok da önemsemezdim. hala da takım elbise giymem bayramlarda. kendimce bir isyan sanırım, kim farkındaysa.