bu yazıyı bu sözlüğe yazmayı çok düşündüm ve ardından kendime hakim olamadım. kelimeler benim kontrolümden çıkmış durumda ve seyretmekteler beyindem ellerime doğru.
orhan pamuk çok da sevilesi bir adam değil. özellikle konuşurken muhteşem bir özgüven ve karizma sahibi de olduğunu söyleyemezsiniz. aksini iddia ederseniz. hatta birazda basınla muhattab olduysanız ona karşı derin öfke ve kin ve nefret ve tiksinti duyarsınız.
yazılarını ve özellikle romanları okurken kendimden geçerim ben. metinlerin edebi üslubu, entellektüel dolgunluğu, deneyselliği ve dürüstlüğü karşısında yatağımda kıvrandığım köşede başımı kaldırırım ve tavana gözlerimi diker bakarım. düşünürüm. romandan bağımsız metinler ve hikayeler oluşturur zihnimde dolaştırırım, gezinti arada iyi gelir. bir kitabını okurken uykuya dalmışsam, rüyamda kahramanlar yanımda olur, hikayenin sonucu ve gidişatı bana hikayeden bağımsız kendi hikayemi yazma fırsatı verir. ben de bunu düşünmüştüm dediğim yerlerde masamda kaykılır kendi kendimi ödüllendiririm.
orhan pamuk okumak türkiyeyi okumak demektir benim için. türkiyenin daha yoksul ve daha yalnız olduğu o dönemlerde yaşarım.
herkesin sevmediğini duyunca en başta şaşırmıştım en başta. en azından benim dilimde yazdığı için yaratıcıya-varsa- teşşekkürümü esirgemediğim bir insanın diğerleri tarafından sevilmemesi beni üzmez aksine mutlu eder. insanların onu anlayamayacak kadar aptal olduklarını değil sadece anlamaya çalışacak kadar yeniliklere açık olmadığı sanrısı beni üzer ve sarsar.