"ah bilsen... nasıl da eziğim!.." diye devam eder hiç harekete geçmeyi göze alamamış platonik için...
yahu, insan niye korkar ki sevgisini paylaşmaya? bu mudur sevgi? bu mudur aşk? bencillik midir başlıktaki gibi? hayatta insana en çok yakışan, o sersem halini en güzel hale getiren şeydir aşk. insana gelince... insan, zaten dün ne yediğini hatırlayamayacak halde artık. zaman; su değil, şu yeni çıkan iki elini de soktuğunda anında ellerini kurutan cihazın kurutma hızında artık!
durma! hayatta en beğendiğin yönlerini hatırla. ve toparlan!
"git, konuş bence." sözü geyik değildir ey okuyanlar! konuşmaya cesaret edememek diye bir şey yok!
bu, soğuk suya girmekten korkmak gibi bir şey. atacaksın kendini o suya! evet, donacaksın. tir tir titreyeceksin. elini ayağını kontrol edemeyeceksin çırpınırken. nefesin kesilecek, su yutacaksın (yani saçmalayacaksın) belki de... ama n'oldu? atladığın yere bak. evet, çok kısa bir süre önce oradaydın. şimdi sudasın. en önemli aşamayı geçtin bile. suda çırpındıkça kendini tanımaya başladın, çırpınmalarını kontrol etmeye başladın. nefes alış-verişin de daha sakin. git gide daha da hakim oluyorsun suya...
tabi, bu konu sadece su örneğiyle ifade edilemez. insan faktörü var sonuçta. peki, insanlar nasıl atar korkularını? n'aparlar da iletişime geçerler. pek çoğunuz "konuşarak.." diye içinizden geçirmişsinizdir.
doğru... konuşarak. ama "doğru konuşarak!" bu nasıl mümkün peki?.. "doğru bakarak!" evet!.. göz göze gelmeden gönül gönüle nasıl gelsin ki? içten bir merhaba, sıcak samimi bakışlarla başlayacak bir diyaloğa kim, neden karşı çıksın ki?
şimdi bir sürü mazeretler çıkacak karşıma. bunların çoğu özel koşullar, ters anlar... bunların denk gelmesi tabi ki mümkün ama kendine inanırsan -yani, aşık olmuş olmak için değil de karşındakiyle gerçek bir paylaşıma girmeye hazırsan- güvenirsen güven verebileceğine, sabır ve istikrarın varsa neden tekrar denemeye değmesin ki?..
okuyan, şimdi senden ricam başlığı tekrar okuman. tüm bunları okuduktan sonra kafanı biraz karıştırdıysam ne mutlu bana.