insan, gözünü kulağını burnunu kalbini çok görüyor kendine, kurumuş şelaleyi, pınarları sevmiyor tamam da göz pınarlarının kuruluğuna bu düşmanlık ne bilmem..
aşk adını verdiği kafese hapsediyor kendini gözüyle kulağıyla burnuyla, kalbiyle, hoşlandığı apaçık, hiç çıkası yok, acı çekeceği çok, vaz da geçmez bu acı da geçmez..
ve döner durur o kafesin içinde, yanlızım der, kafesten çıkmadıkça yanlızdır da, kafesten hiç çıkmak istemez..
sonra bir ses duyar, belki bir nefes, başka kafeslerden, başka acılardan manzaralar.. bazen bir yazıda bazen bir şarkıda, bazen bir dizide.. sarılır kafesteki insanlar birbirlerine, sarıldıkça yanlızlaşırlar, yanlızlaştıkça alışırlar, özlerler..
işte nesir macunu da o kafeslerden bir kafes, o yanlızlardan bir yanlız, susmuyor anlatıyor dinletiyor okutuyor, ama bilmiyor ki duyuldukça sesi, yanlızlaşıyor insanlar..
umarım güzel olan şeyleri tasvir etmeye başlar, umarım zaten kendini hapseden insanların aşk kafeslerine bir yanlızlık kilidi de kendisi vurmaz..