bundan 3.600 yıl önce "merah" isimli bir genç bir gün ağrı dağının tepesinde büyük bir hazine olduğunu öğrenir. hazinenin de en nadide parçası altından bir heykelciktir. zamanın kralı "o heykelciği bana getireni prenses ile evlendireceğim" şeklinde bir vaatte bulunmuştur. herkes heykelciği bulmanın hayalini kurar. ama kimse bunu başaramaz. kimisi cesaret edemez. cesaretliler ise bir daha geri dönememişlerdir.
bir gün merah dağa çıkmaya karar verir. toplar sırt çantasını, matarasını, konservesini, isviçre çakısını falan yola koyulur...
dağda zor günler geçirir. azgın hayvanlarla savaşır. aç-susuz kalır, gündüzleri güneşten yanar, akşamları rüzgar ile donar... çok uzun bir süre dağda kalır.
ve en sonunda, bir gün zirveye ulaşmayı başarır. karlar içinde, tepede sandığı görür. sandığın başında da bir yılan durmaktadır. isviçre çakısının bıçağını açarken yılan konuşur;
"ey genç insanoğlu. beni öldürmeye çalışma. çünkü seni sokarım. zehirlerim. ve sonun da yerdekiler gibi olur."
merah yerdeki buzlaşmış cesetleri görür. göt korkusu ile çakıyı cebine koyar.
"hazineyi istiyorsan önünde bir seçenek var" der yılan. ne olduğunu sorar merah.
"kırmızı düğmeyi görüyor musun? işte bu düğme ile yanardağ harekete geçer. köyün mahvolur, insanların ölür ama o gün ben de özgür kalırım. ve hazineyi de sana bırakırım."
merah biraz düşünür. "aman ya bana ne!?" der ve düğmeye basar.
yılan ona mağaraya girmesini söyler. daha sonra kanatlanır ve bir ejderhaya dönüşür. sonra da uçarak gider. yanardağ patlar. her yana ateş ve ölüm saçar.
ateşler söndüğünde merah mağaradan çıkar. hazine sandığını açar. altınların, incilerin arasında onu görür. altından bir yarrak. çok şaşırır, beklediği heykelcik bir yarak şeklinde çıkmıştır çünkü.
sonra dağdan iner. köyüne gider. harap olmuş, yanmıştır. köyünde sadece bir kişi sağ kalmıştır. köyün en yaşlı nenesi. nene merah'a bunu kimin yaptığını sorar. merah "komşu köyün açgözlü bir köylüsü yaptı. çok savaştım sizi kurtarmak için ama engel olamadım" der. nene ona inanır. ağlamaya başlar... merah intikam için gittiğini söyleyerek köyden çıkar ve hemen rotayı kralın sarayına çevirir. altından yarağı verip, prensesi alacaktır.
kralın huzuruna çıkar merah. ona dağdaki hazineyi aldığını söyler. kral bu efsanevi heykelciği görmek için sabırsızlanır. "ver bakalım" der. merah altından yarrağı çıkarınca işin rengi değişir. kral çılgına döner. altından yarrağı merah'ın götüne sokar ve onu zindana atar. sonra ellerini kollarını bağlatarak onu tekrar ağrı dağına bıraktırır.
işte teröristler o günden beri kaybolan merah'ı ve götündeki yarağı aramaktadırlar. onun yaptığı gibi kendi halklarına zarar verip, suçu başkasına atarlar, onları kandırırlar. hatta bu ritüeli gerçekleştirirken götlerine demirden, çelikten, tahtadan, artık elde ne varsa o şekilde bir yarak soktukları da söylentiler arasındadır.
bir gün merah'ı ve yarağı bulmak için dağlarda, mağaralarda gezinirler hala.
not: türkçe'deki "merak" kelimesi merah'tan gelmektedir. ayrıca "insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da yaraktan..." şeklindeki atasözü de yine bu efsaneye dayanmaktadır.