ilkokul 4. sınıftaydım. Hep sabahçı olacak halimiz yok ya, bir kere de öğlenci olduk. Hani kışın geceler uzun olurdu ya, hava soğuk olurdu hani... işte o zamanlar, kış vakti okul dönüşü vardı, akşamüstü serinliği, sonbahardan kalma...
Eve dönerdik, yemeğimiz annemizin kutsal ellerinde çoktan hazırlanmış olurdu.
Yemeği de yedikten sonra, ünite 3 - başarı dergisi - sayfa 42'deki ev ödevini yapıp tv'nin başına geçerdim. Yanlış hatırlamıyorsam star tv'yi açmıştı yine babam. Öyle ya, çok harika yabancı filmler yayınlanırdı orada.
Star tv açıldı...
Aman Allah'ım o da ne... Tanrılar Çıldırmış Olmalı filmi... Daha önce de izlediğim için çok sevinmiştim tekrar yayınlanmasına.
Afrika'nın uçsuz bucaksız çöllerinde siyahi insanlar bir damla su bulmak amacıyla yumru köke sahip bitkileri toprağın altından binbir zorlukla çıkarıp onları parçaladıktan sonra her bir parçayı avuçlarıyla sıkıp içindeki suyu damlatarak baş parmakları yardımıyla damla damla içiyorlardı. Bu ne emek... Bu ne yılmazlık... Bu ne azim... Bu ne eşsiz mücadele...
Demin bu eşsiz filmi izledim de aklıma yine kış vakti-akşamüstü okul dönüşünde eve dönüşlerim aklıma geldi mavi önlüğüm ve kirli beyaz yakamın kokusu hâlâ üstümde...
Filmi izledikten sonra onca yılları geride bırakıp geçmişe hediye ettiğimi anladım.
...ve anladım ki çocukluğum bu filmin karelerinde saklıymış.
Evet, tanrılar çıldırmış olmalı ki bana verdiği çocukluğumu geri aldılar. Yakında gençliğimi de elimden alacaklar...
Belki 15 yıl sonra da Fihgt Club ya da Inception filmlerini izleyerek gençliğimi hatırlıyor olacağım...
"80'lerin sonu, 90'ların başı çocuk olma" zamanının en enfes filmi...
zamanın ötesinden edit: Canım Kübra'm... ilkokul aşkım... Belki şimdi evlenmişsin ve çocuğun bile olmuştur, bilmiyorum ama eğer uludağsözlük'te yazar isen benden sana gelsin yukarıdaki bitmeyen şarkım....