bakkalda paranın yetmemesyle oluşan duygusal anlar

entry6 galeri
    1.
  1. öncelikle belirtmek isterim ki her seferinde olduğu gibi yine 50 karakter sınırına takıldım. bundan mütevellit oluşan anlatım bozukluğu ve bir adet harf düşüklüğünü (***) maruz görünüz.

    50 karakter sınırlaması olmasaydı başlık muhtemelen şöyle birşey olurdu:
    "bakkaldan birşeyler aldıktan sonra paranın yetmemesi sonucu bakkalda oluşan duygusal anlar".
    böyle olacaktı heralde. 50 karatker ile sınırlı alternatif başlıklar üretirken aklımdakini de unuttum.

    herneyse. bu 50 karakter sınırıyla ilgili uzun uzun konuşabilirim ama şu an yeterince dolmadım. yeterli eşik seviyesine ulaşınca onunla ilgili de bir deneme yazıp siz değerli yazarlarla paylaşmayı düşünüyorum.

    hepimizin başına gelmiştir bu tip bir olay. bakkaldan birkaç parça abur-cubur alıp tam parayı ödeyecekken para yetmez. paranın yettiği kadarını alırsın. bunun için de alınan hödölerden birini veya birkaçını bırakmak zorunda kalırız. kimisinde esnaf babacan yaklaşır, sorun etmez, bizi mutlu eder. kimisinde ise parayı ver düdüğü çal kuralı geçerlidir. o da haklıdır tabi eleştirmek doğru olmaz. burda önemli olan paranın yetmemesi anında alınanlardan birini veya birkaçını bırakırken yaşanan duygusal anlar...

    böyle olayları çok yaşadım ben. öğrenci olmaktan mı, dikkatsizlikten mi, başka şeylerden mi bilmiyorum ama bakkalda, simitçide, markette kısacası heryerde yaşadım...

    buna örnek olarak son yaşadığım olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

    bir cumartesi günüydü. saat 7.45 gibi uyanmıştım. herzamanki gibi günlük 20 şınavımı çektim ve elimi yüzümü yıkayıp ihtiyaçlarımı giderdikten sonra kahvaltılık abur cubur almak üzere evin karşısındaki bakkala gittim. ordan süt, ekmek ve 2-3 çeşit çikolata aldıktan sonra olay ödeme kısmına gelmişti. bakkalın sahibi insan* fiyatı söyledikten sonra elimi cebime attım ve bir avuç bozuk parayı çıkardım. sayarak eline veriyordum * *. bir, iki, üç, üç buçuk, üç yetmişbeş, üç doksanbeş, dört kırkbeş, dört altmışbeş, dö... para bitmişti... halbu ki hesap 5.75 idi. para bulma umuduyla son bir defa ellerimi ceplerimde gezdirdim ama olması gerektiği gibi para çıkmamıştı. zaten para çıkmayacağını biliyordum ama bu hareket tepki vermek için yeterli düşünme süresini kazandırmıştı bana. "aa para çıkmadı" gibi salak ve bir o kadar doğal bir tepki verdikten sonra aldıklarım içinden en az 1tl 10kr değerinde birşeyler bırakmak üzere elimdekilere bakmaya başladım. seçim yapmakta zorlanıyordum. daha 1-2 sn geçmişti ama o 1-2 sn çok uzun gelmişti bana. sanki 5dk düşünmüştüm. şakaklarımdan akan terler yanaklarımdan süzülüyordu. seçim yapmanın zorluğu ve sıradaki insanları bekletmenin verdiği zamazingonun oluşturduğu stresle hemen iki tane çikolatayı bakkal sahibine geri uzattım. ve işte o an göz göze geldik. o benim gözlerimin içine baktı, ben de onun gözlerinin içine baktım. aramızda anlık bir duygusal bağ oluşmuştu. zaman durmuştu sanki. herşey durmuştu. sırada bekleyen insanlar donmuş gibiydi. yoldan geçen arabalar bir anda yavaşlamıştı. çok şaşırmıştım. elliyle, altmışla giden arabalar nasıl anında 3km/h gibi çok düşük bir hızla gitmeye başlamıştı? fizik kurallarına aykırıydı bu. kuşlar nasıl o kadar yavaş uçabiliyordu, herşey neden birden yavaşlamıştı? o sırada bakkal sahibinin gözünü çok yavaş bir şekilde kırptığını farkettim. normalde göz kırpma olayı çok hızlı olmalıydı. ama o çok yavaş kırpıyordu ve teypte çalan şarkı da bir o kadar yavaşlamıştı. ankaralı turgutun şarkıları bu kadar yavaş mıydı? o an bakkal sahibinin başının arka tarafındaki duvarda aslı duran saatte; akrep ile yelkovan, inlemeli, bol baslı, biraz reverblü ve azıcık da delaylı bir sesle 8in üzerinde buluştu. işte o an duygusal sahne gereği slow motion modda olduğumuzun farkına vardım. rahatlamıştım. hemen olayın heyecanını üzerimden attım. tüm bunlar olurken en fazla 1 saniye geçmişti. bakkal sahibi hala gözümün içinde bakıyordu ben de tekrar onun gözünün içine baktım. ve zaman bir anda eski temposuna dönüverdi. adam elimi tuttu ve "canın sağolsun 1tl 10krş'un lafımı olur *" dercesine uzattığım elimi (çikolataları yani) bana doğru ittirdi. bir an kasadan 5tl çıkarıp ön cebibeme koyarak "bununla da bi çorba iç" diyecek sandım. ama yapmadı. o an çok şaşırmıştım. çünkü böyle esnaf çok yoktu dünyada. neyse, bakkalın hareketine karşı ben de herkesin yapacağı gibi "yaa hayır lütfen, olmaz ama" gibi şeyler söyleyerek geri vermeye çalıştım. almadı tabiki. "tamam o zaman akşam geçerken bırakırım" tarzı birşey söyledim ve kabul ettim. parayı sonra getirsem de almayacaktı biliyordum ama icabı gereği öyle dedim.
    o an çok mutlu olmuştum. sırada bekleyen insanlar yaşanan olayı içlerinden alkışlıyorlardı. bunu gözlerinden anlayabiliyordum *. birkaçının hareketleri "hadi birader yarım saattir bekliyoruz burda" der gibiydi ama olsun. o yaşlı teyze, o minik kız ve bizim ali osmanın bakışları takdir niteliğindeydi.
    ben, kimse yok mu derneği tarafından yardım gören fakir; bakkal, yardım yapan zengin ailenin babası; sırada bekleyenler de yardım yapan zengin ailenin diğer fertleri gibiydiler sanki. ankaralı turgutun o şarkısı murat göğebakan'ın ay yüzlüm şarkısı gibi geliyordu kulaklara. ta ki "selamun aleykum birader bi tane uzun 2000" diyerek araya giren kamyoncu tipli adam gelene kadar... herşey normale dönmüştü. bakkal sahibi müşteriyle ilgileniyor, yaşlı teyze elindeki gazeteye göz gezdiriyor, minik kız cips seçiyor, ankaralı turgut "Amaan heey, gidiyom gidemiyom, az doLdur icemiyom, Yar yar aman
    yarasin aman, sen benden gectin amaan, ben senden gecemiyom, vay vay" diye devam ediyor, ali osman da sıraya yeni giren güzel kızı kesiyordu. kız da beni kesiyordu ama umrumda değildi. çünkü; 4tl 65 kuruşa aldığım 5tl 75krşluk sütüm, ekmeğim ve çikolatalarım vardı poşetimde...

    böyle şeyler beni çok mutlu ediyor nedense.

    başka bir başlıkta tekrar görüşmek dileğiyle...

    hebelehübele: "yetmemesiyle olacak dostum. 'i' yi ekle :)" diye özel mesaj yollayan güzel yazar* arkadaşıma selam ederim. halbu ki ilk cümlede onu açıklamıştım. entryler hiç okunmuyor. yazık.

    selam: adt1'den dh'ye selamlar.
    33 ...