sözlük yazarlarının itirafları

entry163091 galeri video563 ses32
    14299.
  1. şubat 2008 - aşık oldum. zaten çoktan bitmiş olan ilişkimi gözden geçirdim. ı ıh, olacak gibi değil. bitik bir ilişki zaten. yine de bu saygısızlığı yapmayı kendime yediremedim, başkasına aşık oldum diye kıçına tekme mi vuracaktım? her gece gizli gizli ağladım. şerefsizlikti bu yaptığım.

    nisan 2008 - dayanılcak hali kalmadı. zaten bitik bir ilişki. platonik olan diğer aşkım da içimde büyüdükçe büyüyor. yine de söyleyemiyorum.

    haziran 2008 - artık ızdırap olmaya başladı. söyledim. ayrılalım dedim.

    ağustos 2008 - ayrıldık.
    --
    aşk içimde büyümeye devam ediyor... bin takla atıyorum ama olacağı yok, ağlıyorum yokluğunda, heycandan elim ayağıma dolanıyo gördüğümde...
    --
    aralık 2008 - açıldım, anlattım ona olan duygularımı, olmaz dedi.
    bu arada karşıma çıkan diğer fırsatları da değerlendireyim diyorum ama nafile, kimseyi beğenmiyorum.. ha bir de dipnot: facebook’ta arkadaş ekleme talepleri geliyor bazen, ortak tanıdık var 10 tane veya x tane işte, şahsen tanımıyorsam kabul etmiyorum davetleri. sırf ortak tanıdık var diye tanımadığım kişinin ne işi var listemde?
    facebook’ta bir arkadaş ekleme talebi var. tanımıyorum. ortak tanıdık da yok, bildiğin sıfır. reddetmiyorum, ama kabul de etmiyorum. bekliyor öylece. doğum gününü görüyorum face’de, 13 haziran. hayır olamaz, ikizler! iç sesim savaş başlattı;
    1- bi şans ver.
    2- hayır olmaz, dönüp bakma bile, selam bile verme.
    3- dene şansını, hepsi aynı olacak değil!
    4- yok yok, arkana bile bakma! bırak iyiyse de kaçırmış ol, risk almaya değmez!
    verdim şansı gitti!

    8 aralık 2008 - arkadaşımla gece taksim’e gidiyoruz. dönüşte arkadaşımda kalıyorum.

    9 aralık 2008 - beklemede duran ekleme talebini kabul ediyorum. iki satır laflıyoruz, msn istiyor veriyorum. hayatta yapmadığım şey. birini face’de eklicem bir de üstüne üstlük msn adresi vericem, peeh! iki satır daha laflıyoruz, “evde devam ederiz şimdi arkadaşımdayım” diyorum ve birkaç saat sonra evime gidiyorum. biraz akşamdan kalmalık var, sersemim, yatayım diyorum. msn de iletime “zzzzzzzzzzzzz” yazıyorum, ama uyuyamıyorum da. ne zaman iletimi kaldırıyorum anında bir şeyler yazıyor bana. başlıyoruz sohbet etmeye. aman allah ne muhabbet, ne güzel konuşuyor. ne kadar seviyeli, ne kadar akıllı! ne oluyor bana? web cam açtırıyorum, telefon numaramı veriyorum. ne oluyor bana? ben yapmam ki böyle şeyler. öğleden sonra konuşmaya başlamamış mıydık biz? aaa sabah olmuş! doyamadım, doyamadım ama çok uykumuz geldi, uyumak lazım.. sıkılırsan mesaj atarsın diyorum, pc’yi kapattığım anda “öff çok sıkıldım” diye bir mesaj geliyor. ne güzel * . biraz da öyle devam ediyoruz. sonra vedalaşıyoruz artık. sağa dön, sola dön, arkaya dön, öne dön, takla at.. ı ıh. nereye gitti bu uyku yaa? aaa karnımda kelebekler var!

    10 aralık 2008 - akşam yemeğinden sonra telefonum çalıyor, gizli numara. ayak yapıyor bana “tanıdın mı” diye. ondan başka kim arar ki beni:)? o ne güzel bi ses öyle! şahane! bir insan mükemmel olabilir mi? bu adam mükemmel galiba?!
    onu görmek için sabırsızlanıyorum.
    yatıya gidiyorum, antalya’ya. 6 saat hiç susmadan telefonda nasıl konuşulur. ay bitmiyo konuşacaklarımız:). bitmesindi zaten. habire konuştuk durduk. uçuşlarımı takip edip her arabacakta mesaj atıyor “hoşgeldin prenses” diye.

    15 aralık 2008 - yatıdan dönüyorum, mesajlaşıyoruz tabi anında. uçak havada olmadığı sürece iletişim halindeyiz.
    o : niye aramıyosun? inmedin mi daha?
    pd: (arıyorum) aa nerdesin sen? sesin çok kalabalık bi yerden geliyo?
    o : iç hatlardayım.
    pd: şaka?!
    o : değil
    pd: şaka yapıyosun!
    o : hayır yapmıyorum. (aynı diyalog uzuyo)
    .....
    pd: o zaman dış hatlara doğru gel.
    uçucam sevinçten yaa uçucam! sürpriz yapıp sabah sabah bostancı’dan atlayıp bana gelmiş! (bu arada şimdi fark ediyorum, 6 gün ömür gibi gelmişti o zaman, nasıl dayanmıştım onca zaman görmemeye? sanki çok daha uzun süre sonraymış ilk buluşmamız gibi kalmış aklımda)
    sevgiliydik artık, resmen sevgiliydik! birbirine dokunabilen, sarılabilen sevgililerdik. webcam’dekinden veya fotoğraflarından da çok daha hoş üstelik.
    laptop istiyorum ben, zaten istiyordum, ama şimdi şart oldu, nasıl iletişim kuracağız yoksa ben yatılardayken? hadi iç yatıdayken o kadar sorun değil, yurt dışına gidiyorum, nasıl dayanırız. istediğim modeli söylüyorum ona. o bilgisayar mühendisi, o iyi anlar. ben bunu alıcam diyorum, olmaz diyor bana daha iyilerini tavisye ediyor. reddediyorum öyle iyi bir şey almayı, basit bir bilgisayar görür işimi diyorum ama yok o olmaz diyor. bekle ben sana tavsiye edicem güzel bir şey diyor.

    31 aralık 2008 - hediyemi açıyorum. ne? olamaz! laptop almış bana! daha iki haftalık sevgilisine laptop almış! bense ona sadece kapüşonlu bir hırka almıştım.

    nisan 2009 - durup dururken konuyu açacağım yoktu, ama sinirlerim bozuluyor, sabrım tükeniyor. bir şeyler ima ediyor sanki. yaşımızı başımızı almışız, artık vakti geldiğinde evlilik olur diye düşünüyordum ben. sürekli yeni alacağı mobilyalardan vs bahsediyor. beylikdüzü’ne de metro gelince rahat olurmuş benim için havalimanına gitmek. ama beylikdüzü'nde hayatta yaşamam diyordu? ben beylikdüzü’ne aşık olduğum halde, curcuna içinde yaşamayı sevmediğim halde ortak bir noktada yaşamayı bile düşünmüştüm ilerisi için. ama ben 2012de hala beylikdüzü’nde yaşayacakmışım! demek ki o olmayacak yanımda. hem evlenmeyi düşünen insan gardrobunu yeniler mi? nasılsa 1-2 sene sonra bunun çift kişiliği olacak idare edeyim demez mi? sabrım taşıyor artık. mail yazıyorum. “yapılacaklar listesinde ben kaçıncı sıradayım” diyorum. o günden sonra bir daha eskisi gibi olmadı ilişkimiz. uzaklaştı benden. neden o anda almadım ki ben mesajı? istememiş işte! ahh kafam ah!

    yaz 2009 - her şey berbat, boka sardı iyice. it gibi davranıyor bana.

    eylül 2009 - işte mükemmel sevgilim geri geldi, kelebekler de geri geldi, ne hoşlar karnımda!

    aralık 2009 - it dalaşından beter.
    --
    ocak 2010 - ilk günleri ocak ayının. ayrıldık. allah’ın her günü yalvardım yakardım. insanda gurur denen şey hiç mi olmaz? her gün mesai yaptım yalvararak, helak oldum. ama inat adam, vazgeçmiyor inadından.. bırak yakamı diyor sadece.. bir de bir yasemin peydah oldu, gıcık oluyorum kıza, arkadaşlar güya, ama batıyo bana, kızın adını duyunca tüylerim diken diken oluyor.
    üç ay ayrı kalıyoruz. ama her zamanki gibi iletişimi kesmiyoruz. her gün yalvarmaya devam ediyorum ben, nolursun bir şans daha ver yalvarıyorum nolursun!

    4 mart 2010 - hamburg’a uçtu, yasemin de yanında. arıyorum arıyorum cevap vermiyor. yasemin var diye mi açmıyor? çıldırmak üzereyim. bagajımı teslim edip kontuara tekrar arıyorum, cevap veriyor. konuşuyoruz biraz. mutlu gidiyorum uçuşuma.

    5 mart 2010 - sabah saatinde iniyorum jakarta’ya. aramam o saatte, dlr sınavına girecek, akşama sorarım nasıl geçtiğini. uyumuyorum ama.. geberiyorum ama uyumuyorum. huzursuzum. akşam sms atıyorum. iletim raporu gelmedi. cevap da gelmedi. bir mesaj daha atıyorum. yine tık yok. arıyorum, telefonu kapalı. hiç kapatmazdı ki! yasemin yüzünden, kesin yasemin yüzünden! deliriyorum! yine uyuyamıyorum. mesaj üstüne mesaj atıyorum, sanki telefon kapalıyken vahiy gidecek ona da açacak telefonu, ah kalbim! onunla geçirdin geceni dimi diyorum ve korktuğum cevabı alıyorum; evet! bittim ben tükendim. 6 gün uykusuz, 6 gün yemeden içmeden kesildim. dönüş günü geldi. kaç günlük uykusuzluğumla geri dönüyorum. servis yaparken gözlerim doluyor, tuvalete kaçıp iki damla ağlayıp çıkıyorum hemen ortadan kaybolduğum fark edilmemeli. neyse, servis bitiyor, herkes istirahate çekiliyor, ben de açıyorum çeşmeyi, ağlıyorum ağlayabildiğim kadar. yeter artık bu kadar acı, bu kadar ızdırap.

    9 mart 2010 – bu sefer ben kızıyorum ona, yoksun artık diyorum. beni elinde tutmaya çalışıyor. inanmıyorum sevgisine, yine de devam ediyoruz.
    kısa zamanda ikna oluyorum sevgisine. her şey o kadar güzel ki! mükemmel sevgilim yine geri döndü, yaşasın!

    temmuz 2010 – annem geliyor, nişan yapalım diyorum, olmaz diyor. ama bu sefer eski katı tavrında değil. istiyor sanki ama evlenebilecek durumum yok nasıl evleneyim, nişan bir evlilik hazırlığıdır, evlenebileceğimiz kesin olduğunda ancak nişan yapabilirim diyor. yine ayrılıyoruz. atmadığı takla kalmıyor yine, yine devam ediyoruz. ama bu sefer daha öncekiler gibi susmuyorum, devam ediyorum nişan istemeye.

    1 eylül 2010 - bugüne kadar devam ettim istemeye. annem geleli bir ay olacak neredeyse, 3 hafta daha burda, hadi yapalım nişanı. artık sen benim annemle tanış, ben de senin ailenle tanışayım..
    2 sene olacak neredeyse, 30 yaş bitti. her şey belirsiz. ne zaman benden iyi kazanacağın belli olsa beklemez miyim hiç? ama değil. hem ne fark eder benden az kazansan? önemli olan birlikte olmak değil mi?
    gel işte, yap nişanı, beraber yaşayalım. evlilik diye de tutturmam o zaman, zaten yanımda olacaksın.
    evlilikten bir farkı yokmuş beraber yaşamanın, benden iyi kazanmadan da evlenmezmiş.
    yaktı, yıktı gidiyor. devam etmenin tek yolu bu artık diyorum, ama nafile.

    ne yani şimdi bitti mi? gerçekten bitecek mi?
    19 ...