senarist olarak çok çok başarılı ama son animasyon şovu ve sahnedeki iticiliğiyle kameranın arkasında kalması gerektiğini düşündüren komedyen. the office sayesinde hollywood'un üstüne atladığı, ingiliz oluşuyla amerikan izleyicisinin ağdalı aksan aşığı ruhuna dokunan, rahatsız edici bir sese sahip bir adam, bir nevi "ingilizimiz de olsun, pazarımız yelpazemiz bu başarılı adamla genişlesin" ürünü.
2010 emmy törenlerinde, alkollü sahne performansları hakkında kendini ti'ye alması ne kadar hoşsa salondaki yahudilerden bazılarının bile içerdiği yalakalığa gülmediği mel gibson esprisi o kadar leşti. özet geçmek gerekirse, artıları eksileri eşit bir adam.