Mehmed Uzun'un bir kitabı
Ruhun gökkuşağı, anlatı, ithaki yayınları, 2005
'Geçmiş asla ölü değildir, hatta geçmiş bile değildir'
diyordu faulkner ama benim yörelerimde geçmiş çok tehlikeliydi ve mutlaka
unutulması katledilmesi gerekiyordu.
Niçin?
bunun nedenlerini izah etmek uzun zaman alır ama çok kısaca, şöyle özetleyebilirim.
1950'lerin ortalarına kadar o bölgelerde şunlar olmuştu; Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra o hiç yok olmayacakmış gibi davranan mağrur ve zalim Osmanlı imparatorluğu yıkılmış, yerine
sadece Anadolu ve Trakya'nın küçük bir bölümünü kapsayan yeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.
Cumhuriyeti kuranların bir bölümü, Avrupalılardan, özellikle Almanlardan öğrendikleri çılgın milliyetçi düşünceler uğruna osmanlı imparatorluğu'nu batıran paşaların yaverleriydi.
O çılgın paşalar şurada burada ölmüş ya da öldürülmüştü ama halefleri aynı minval üzerine yollarına devam etmişti.
yeni devletin ismi cumhuriyetti ama demokrasiden uzak özgün totaliter bir askeri rejim söz konusuydu. Yeni askeri liderler de, ne yazık ki aynı çılgınlığı, dış dünyaları fethetme sevdasından vazgeçerek, daha küçük ve dar çapta sürdürmeye karar vermişlerdi; ülkenin gerçeklerine uymayan bir türkçülük, ulus-devlet anlayışı, tek dil, tek lider, tek kültür, tek amaç hülyası, zor ve baskıyla oluşturulacak bir (bkz: Türkifikasyon)hedefi.
Ruhun gökkuşağı kitabından alıntı yapılmıştır. Mehmed uzun, ithaki yayınları, sf 61.