sevgiliye yabancılaşmak

entry12 galeri
    1.
  1. * * *
    * *

    sevgiliye yabancılaşmak, ayrılığın ardından arkadaş kalmaya çabalayanların zamanla hiçbir şey olmaya giden yoludur; belki geri dönüş umududur, belki de birden kesip atamamanın sonucu olarak zamana yaymaktır ayrılığı.. ama zaman geçmiyoken nasıl olacak bu?

    gün olur çeker gider zoraki.. daha dün gibi gelen bir vakit onun kokusunda demlenirken ruhun, şimdi nasıl olur da kendini, onu unutmak zorunda olduğuna inandırma çabasına girişirsin? biz ne kadar küçük adımlar atmak istesek de, hayat daima büyük oynuyor. büyük getirip daha büyüğünü koparıyor, götürüyor. aşk, geldiğinde * ufacıktı, ürkekti, çekingen bi hali vardı; biraz heyecanlı, biraz endişeli, ne yapacağını bilemez haldeydi. zamanla kavradı her şeyi, en güzel haliyle sevdi, büyüttü aradaki mesafeye bakmaksızın.. gün oldu, sabır taştı, vakit doldu. ayrılığın kalemi, birkaç satır da bizim için yazdı.. gerçi çoktan beri yazmaktaymış bir şeyler ben farkında olmadan da, noktayı koyduğunu bildirmiş bana yarin dilinden.. her şey yolunda sanrısından, yeryüzüne düşüşüm çok acı verici oldu. şimdi toparlamaya çalışıyorum...

    ***

    "eski" diyemeyeceğim kadar yeni bir ayrılığın eşiğinden ancak bunu yazabiliyorum; kusura bakma sevgili "eski."

    içten veya değil ama artık kabul edilmiş bir nokta var hayatımızı kesiştiği o yerde. birbirine çarpıp farklı yerlere doğru salınıyor hayatlarımız farklı planlar eşliğinde. fakat yine de içinde bazı şeyleri eskitemiyo insan.. hâlâ taptaze duruyor o yoğunluk, yakıyor canını. hani ingilizcede perfect tense var ya, işte onun gibi devam eder etkisi.. hatta perfect continuous gibi şu anda da yanmaktadır ya içini.. kısacası geçmez o acı uzun bi müddet. ehehe bu denli saçmalamamdan da belli değil mi zaten*?

    hiç eskimeyecekmişsin gibi duruyorsun orada*.. fakat orada burada okuduklarım ve duyduklarım bana öyle olmayacağını söylüyor. eğer herhangi bir şekilde eskidiysen *, sebebi ben değil, zamandır.. yalnız tekrar hatırlatıyım; "içim" denen o yerde zaman geçmek bilmiyor. bu nedenle senin eskimen zamana bağlı değil, içimdeki senin oradan çıkışına bağlı.. gerçekle eş zamanlı ilerleseydi içimizdeki zaman, araftan kurtulmak daha basit olabilirdi o zaman. şu zamanı durdurmak da keşke akrep ve yelkovanın önüne parmağımı koymak kadar basit olsaydı da, hiç eskimeseydin bir zamanlar sahibi olduğun o yerde. her neyse..

    ***

    hanginiz gerçekten sevdiğiniz kadından, aranızda kavga gürültü olmadan, sevgiden başka sebeplerle * * zoraki ayrılmak zorunda kaldı da arkadaş kalmayı denemedi ki? yapamıyor insan aniden.. onun için dedik ki arkadaş kalalım. "niçin peki?" derseniz, bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum, sadece içimden geldiği gibi yapıyorum. belki de az yukarda dediğim gibi, zamana yayıyoruz. kimileri için bu yaptığımız kesinlikle imkansız ama kendim tecrübe etmek istiyorum. en iyi de bu şekilde öğrenirim zaten kalıp kalamayacağımızı. en baştan da kabulleniyorum sonuçlarını. ne kadar yapabileceğimizi görücez; ne kadar iyi oynayabildiğimizi.. iyi ya da kötüsüyle tüm sonuçları bize kalıcak neticede. katlanması da derdi de bize düşer.. yaşanmışlıklar en didaktik kitaptır benim için. onun için kimsenin "eski sevgiliyle arkadaş kalınmaz." tavsiyesi umrumda değil.

    yalnız kabul etmeliyim ki çok zor bu şekilde devam ettirmeye çalışmak.. bir şeyler düğümleniyo şurana ve çıkamıyo ağzından işte.. konuşurkenki o kelimelerdeki sahtelik hele... bu muyduk biz "sayın eski"? şimdi özlediğimiz o kelimeleri neler için kurban ettik? bu tıpkı harfleri kayıp bir cümle gibi, yarım yamalak bir hayat.. elektrikler gittiğindeki o ilk birkaç saniyelik hiçbir şeyi göremediğin zifiri karanlık vardır ya, tıpkı öyle işte ayrılığın ilk anları.. bu işin "arkadaş kalma" kısmı da o karanlıktan sonra yavaş yavaş çevreni fark edip olan biteni anlama (kavramaya çalışma) evresi galiba. ama karanlıkta ne kadar yürüyebilirsin ki? hele ki gün ışığında başaramamışken bunu?

    böylesi ikimiz için de daha iyi olacak belki.. öyle mi bay çok bilmiş? ehhe sen nerden biliyosun bunu? ulan bu laf şuan safsatadan başka bir şey değil benim için. öylesine sarfedilmiş, laf olsun diye.. haa tabi ki umarım öyledir gerçekten. umarım daha iyi olacaktır. öyle umalım, öyle olsun diyelim. ama bir kelimesi bile inandırıcı gelmiyor be. eski ben'e dönemiyorum, "eski" de bana dönmeyeceği için, çok garip bir yerdeyim şimdilerde. o'nun eski rutinine dönmüş olduğunu görmek de kendime acındırıyor beni. o yapabiliyor, sen de yapmalısın hadi be adam! hadi doğrul olduğun yerden!

    "eski" diyemeyeceğim kadar yeni bir ayrılığın eşiğinden ancak bunu yazabiliyorum; kusura bakma sevgili "eski."

    *** adam o'nun yanından ayrılıp eve gitmek üzere otobüse biner. otobüsün en arkasına geçip dışarıyı izlemeye başlar yüzünde aptal bir gülümsemeyle.. birden cebinde (o'nun yanındayken okuyamadığı) bir kağıt olduğunu hatırlar, heyecanla kağıdı çıkartır cebinden. ne yazdığını merak ediyodur kağıtta.. cebinde buruş buruş olmuş kağıdı açar ve içinde anlam dolusu anlam taşıyan o üç kelimeyi okuyup tebessüm eder..

    "ben de seni.."

    (edit: http://fizy.com/#s/1c4bot )
    0 ...