evrim teorisi

entry3497 galeri video28 ses2
    1363.
  1. bilim din çatışmasından hoşnut olan bir zihniyetin, antik yunan filozoflarının geçerliğini yitirmiş boş laflarından medet ummaya başladıkları, illa da bir cevap vermeliyim derdinde olmaları göstergesinde can simidi diye atladıkları teoridir. saygı sınırını aşmış olmaları da biraz sert dilli olmayı gerektiriyor ama kusura bakmasın kendi seviyesine düşmeyeceğim. anlayacağın dille artık maymun değilim. *
    dinin 6 gün dediği ve sizin her bir gününüz Allah katında bin gün karşılığıdır sözünden, zamanın izafi olduğunu ifade eden bu kadar açık ve net bir ayeti görmezden gelerek, aman da 6 gün diyorsunuz madem 6 gün olsundemek ne kadar doğrudur? kardeşim bilim bilim diyorsun bari bilimden haberin olsun, vardır da hatırlatayım yine de. zaman görecelidir. bu zaman dediğin 6 güne de indirgenebilir, 6 asıra da yükseltilebilir *. oradaki kavramdan habersizsen orası beni bağlamaz...

    sen o salvoya "evrim" diyorsan bende yine bilimden gelen bir dostluk mesajı olarak "kuantum fiziği" diyorum. o değil evrimcilerin hepsi toplansa senin kadar medhiyeler düzemezdi heralde. onlar da okusa bu kadar abartılı evrim şakşaklarını heralde "vayy be biz neymişiz anasını sattığımın?" derlerdi. deneme filan yazıyorsun heralde. kuantum fiziği önermemin amacı 21. yy'da din ile bilimin dostluğunu simgelemesi için. tavsiye edeceğim belgeselde bunu tekrarlarca söylüyor. haa belgesel demişken harun yahya ile alakası yok kendisinden de hiç hazzetmem... hani hep kavga yanlısı agresif ve antisosyal bir kişilik arzediyorsun ya onu diyorum işte. ben de bir dost eli uzatıyorum ve down the rabbit hole'u izlemeni tavsiye ediyorum...

    dinin bilimi engellediğine o kadar gözü kapalı inanmışsın ki arkadaşım, zamanında islam aleminin ne derece bilimsel keşiflere imza attığını gözardı etmişsin. cabir bin hayyan'ın "zerre ikiye bölünebilir, ama bölündüğünde öyle bir enerji ortaya çıkar ki bağdat'ı alt üst eder" sözlerinin ne anlama geldiğini de oturup anlatacak değilim burada. ama nedense bu insanlar hiç de dinlerinden sapmamışlar. her ikisi de beraber yürümüş gitmiş. nedense artık??

    arkadaşımın yanlış anladığı nokta ortaçağ hristiyan dünyasının, kilisenin, rahiplerin baskısı altında inleyen, engizisyonlarda yanan, işkence gören kişilerin, çığlık olarak yazdığı * sorguladığı kilise ile islam alemini karıştırması bunun yanında tüm dinleri alaşağı etme girişimidir. genellemenin bu kadarını kernel bile yapmadı. lütfen biraz etraflıca tokuma, karşı tarafın kaynaklarını da bir oku gözden geçir...

    altı el parmağı gibi saçmalıklardan da yararlı mutasyon izahı yapan birisini artık karşımda muhatap olarak görmem mümkün mü? bilemem orasını. altı parmağı çıkmış birisine yararlı diyorsan bende yararı nerede hani bunun diyorum, neden faydalı olduğunu da sen açıkla derim sana? bu biraz kişisel perspektife dönüştü, ama sayın yazarın bana açıklamasını istediğim konu şu;

    altı parmaklı bir kişiden türeyen nesil de altı parmaklı mı olmuştur? mutasyonlar nesilden nesle aktarılabiliyor ise bir örneğini ver. tabi yok. ama olur işte dersin, hatta insanlar bunun örneği maymundan türedik dersin... acınacak bir durumda olan fikri savunuyorsun ve zerre kadar geçerliği yok bu yazdıklarının. hayali rekonstrüksiyonlar bile daha mantıklı geldi bana...
    --spoiler--
    tıpkı roger penrose'un 10 üzeri 123'ü gibi. fakat yukarıda da dediğim gibi, yeteri kadar zaman verildiğinde olasılığımızın gerçekleşme şansı her daim artar. yani imkânsızlıktan uzaklaşır. bunun için de varlığı hiçbir şekilde kanıtlanamamış tanrısal bir dokunuşa ihtiyaç yoktur. bağlı olarak roger penrose gibi bir deistin, ihtimâl düşüklüğünü tanrının varlığına yontması bilim dünyasının alay konusudur. tıpkı anthony flew ya da michael behe alay konusu olması gibi
    --spoiler--
    şimdiii... dur burda derim sana bilim insanı olacak da deist olacak, haşa ateist olmalı demi illa ki de? kardeşim diyorum bak, insansın sende, beni isimlendirdiğin şeyleri sana geri iade ediyorum, çünkü insan olduğun için de haketmiyorsun hiçbir hakareti, diyorum ki bilimde demokrasi olmaz! o kadar adam alay etmiş bilmem ne, iyi bok yemiş, heralde alay edenlerin listesi elinde var da amma da iddialı konuşuyorsun, bunun yanında bilim dünyasında tanrıya inanan kişilerin olduğu azımsanamayacak derecededir, ama dedim bilimde demokrasi olmaz, bu sadece o kişilerin inançları ile alakalı bir durum, roger penrose yaptığı bilimsel çalışmalarından dolayı da her zaman saygıyı hakeder. ki yaptığı çalışmada herhangi bir abeslik yok...

    birde sen o kısmı herhalde tam iyi anlamamışsın. ben anlatamasaydım yanlış ifade ettim derdim ama sen okuduğunu anlamamışsın, belki de okumamışsın, roger penrose'un böyle bir olasılıktan söz etmesi durumu evren için "to be or not to be" şeklinde anlatılabilinecek bir durumdur, böylesi hassas bir dengede 2 şeyden söz edilir ya evren olacak ya da olmayacak.çünkü genişleme hızından bahsediliyor, az daha az veya fazla olsa * evren kendi içine çökecek. yani ortada bir süreçten söz edilmiyor, ve tesadüfi olarak açıklanması mümkün değil. ya sonsuz ihtimaldeki içe çöküş olasılığı ya da yok ihtimalde bir düzen...

    bak kardeşim diyorum, canım biraderim diyorum, o olasılıklarının hepsi diyorum, sonsuz sayıdaki bir evrende ve sonsuz evrende geçerlidir, yani eskiden iddia edildiği gibi ezeli ve ebedi bir madde, içindeki enerji ile beraber baştan beri orada olsa haklısın derdim. olabilirdi derdim. ama öyle bir durum söz konusu değil ki benim aslan kardeşim...

    sana sadece şu hassas dengeden bahsetmeme izin ver, stephen hawking diyor bunları;

    "elektronun elektrik yükü, proton ve elektronun kütlelerinin oranı gibipek çok temel sayı, hayatın meydana gelmesini mümkün kılmak için çok inceden inceye ayar edilmiş görünmektedir. örneğin elektronun elektrik yükü azıcık değişik olsaydı, yıldızlar ya hidrojen ve helyumu yakamayacak, ya da patlayamayacaktı, bu durumda güneş gibi bir yıldızın ışığından mahrum kalacaktık. güneş gibi bir yıldız, yakıtını bitirip süpernova şeklinde patlamazsa, ağır elementler uzaya saçılmayacak, doğal olarak da dünyamız oluşmayacaktı. şurası bir hakikat ki; bu sayıların değerleri çok güzel olsa da, bu güzelliğe bakıp hayran kalacak kimsenin olmayacağı evrenlere yol açacaktır. bu yaratılış da ilim kanunlarının seçiminde ilahi bir gayenin delili olarak görülebilir"

    stephen hawking, kara delikler ve, madem bana inanmıyorsun, dünyanın sayılı derecedeki "inanmış" bilim adamlarından birisine inan. haa pardon inanmışsa bilim adamı olmuyordu demi? özür dilerim...

    her karşıt görüşü de cahil cühela demekten geri kalmıyorsun, zaten senin gibi alim birisiyim demiyorum daha öğreneceğimiz çok şey var diyorum, ama ben yine de bu kadar sorgulamana saygılıyım, helal olsun *...

    merak etme bir tarafımızdan da uydurmuyoruz. sen nasıl edindiysen o bilgileri bizde aynı yöntemi izliyoruz. bu kadar hakarete bu kadar kardeşim dedim kendimi mazoşist filan sanmaya başladım. gidip nick altıma düşün bunuda.

    bu tartışma oldu açıkça, hatta tartışmayı da geçti bir karşılıklı hakarete dönüştü, pardon platonik bir hakaret söz konusu, sadece ben hakaret ettim af buyurun kardeşlerim.

    en son durum için ise, çok şükür hala teori ve kanunun ayrımını yapabiliyoruz. oradaki ironiyi farketmezsiniz diye de altına açıklama yapma ihtiyacı hissettim. onu da okudun herhalde...

    kardeşim... sevgiler saygılar... ha gitmeden şunu da diyeyim izin ver aklımda anektod olarak kalmış;

    Allah inancına başvurmadan, herşeyi saf akıl ve bilimle izah uğruna çekmediği kalmayan dolaşmadığı vadi bırakmayan insanın halini robert jastrow dilinden dinle:

    "aklın gücüne inanarak yaşamış bir bilim adamı içinserüven beklenmedik şekilde sona erer. o cehalet dağlarını tırmanmıştır. en yüce zirveyi fethetmek üzeredir. en son kayaya doğru kendini çeker ve tam o sırada asırlardır orada oturan bir grup ilahiyatçı onu hoş geldin diyerek karşılar..."

    iyi ki böyle bilim insanlar var, var ki sonunda bir yaratıcısı olmalı deme olgunlğunu gösteriyorlar. Allah hepsinden de razı olsun.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük