700 kilometre yol, 5 kişi bir arabada, yolculuk, izmir, tanışma, kahkaha. hepsini barındıran leziz bir zirve.
her şey bir yana, 5 kişinin *****bir arabaya atlayıp izmir'e yolculuğu bile ayrı bir haz, belki benim yolculukları oldum olası sevmemdendir.
efendim, bana salça kişisi, bir sürpriz konuğumuz var, üstelik sözlük yazarı, bayan ve gayet de güzel, demesinden sonra benim içimi ayrı bir heyecan sardı*. ismini söylemekten özellikle kaçınan bu salça insanı benim daha evvelden de tanıştığımı söylemesi ile merak dehlizlerinde iyice yuvarlandım. bursa terminale geldiğimde beni karşılayan kişinin montajelemani olduğunu gördüğümde salça kişisinin beni bir güzel yediğini farkettim. gele gele şantajım montajım gelmişti bir adriana lima beklentimin sonucunda. hep birlikte buluşup arabaya atlayarak şarkılar-türküler-kahkahalar-kamera çekimleri-molalar-montaj'ın annesinin kurabiyeleri ile bursa'dan saat 3 gibi başlayan yolculuğumuz akşam 7'de izmir'de sonlandı. yawuz'un opet ısrarları neticesinde yolculuğun son 2 saatlik bölümünde hiç bir benzinciye giremeyerek izmir'e gayriresmi, yolculuk halimizle girdik. sözlüğün %51ine sahip bir insana * fazla da bir şey diyemedik açıkçası. alsancak'da bizleri sevgili cagdas ve majikdamon karşıladılar. hayalimizde reina-laila arası bir mekanda revü kızları dansederken, içkiler ve dj ler gırla giderken, dans-müzik-eğlence üçlüsüne kendimizi kaptırmış bir zirve beklerken, teknosaaaa'nın karşısında çimlere oturttular bizi. bak vallahi doğru söylüyorum, neymiş izmir'in olayı bu imiş. çimlerde daire olmuş bir şekilde, kah müzik yaptık (vallahi ben yapmadım), kah şarkı söyledik, kah güldük, kah isa scotch brite, kah diğer zirvelerle canlı bağlantıya geçtik ve bir iki bira-bir tane cagdas tarafından "soyulmuş" midye ile kandırıldıktan sonra üsküdar isimli bir mekanda bol şekerli birkaç elma çayı içirildik. izmir deyince akla "üsküdar" ve "bol şekerli elma çayı" geliyormuş, öyle söylediler. inandık. ardından 163 tarafından bazı yazarların kaçırılmasını izledikten sonra izmir'in en ünlü kumrucusunda leziz kumruları mideye indirdik, ayıptır söylemesi. bu nasıl organizasyon yacagdas midye-çay-şeker üçlüsünden sonra bize çok sağlam bir kıyak geçmiş oldu ve asıl zirvenin doruklarına benim evimde çıkacağız diyerek bizi evine götürdü. birazcık şarkı söyleyelim, sohbet edelim derken polis amcalar eğlencemize ortak olmak istediler, cagdas'ın onları nasıl geri püskürttüğünden ise bahsetmeyeyim*. bazı izmirli yazarlarımızın evlerine dönmesi neticesinde bizim yatmaya hazırlanmamız sonunda derin bir nefes alan çağdaşı en son odamızın lambasını söndürmek için yanımıza çağırdığımızı hatırlıyorum, uyumuşum.
sabah, o harikulade havada bostanlı yasemin cafe'de toplanıp nefis bir kahvaltı ettikten sonra tek pota 5'e 5 bir basketbol maçı çevirdik ki seyretmeye değer tam bir harlem show tadında geçti.
ve artık ayrılma vakti gelmişti. herkesle vedalaştıktan sonra arabamıza bindik ve izmir'in dağları çiçek açar marşını kamyoncular eşliğinde söyleyerek yol düştük.
öncelikle, bizi cumartesi günü karşılayıp pazar günü yolcu edene kadar tüm nazımızı, kaprisimizi çeken, evini bize açan ve iyi vakit geçirebilmemiz için her şeyi seferber eden, iki gününü bize ayıran bu nasıl organizasyon yaçağdaş'a buradan da teşekkür ederim. kendisi ile ilgili özel açıklamalarımızı nick altına yapacağız ki celebriti olmaya yaklaşsın *.
az, öz ama çok eğlenceli vakit geçirdik, misafirperver izmirli yazarları da istanbul ve bursa'ya bekleriz. gerçi bizim buralarda çimlere basmak yazaktır. *
en en ayrıca, beni yine her zamanki gibi bursa terminal'den istanbul otobüsüne bindirip araba hareket edene kadar bekleyip, el sallama eşliğinde beni uğurlayan bursa ekibine ***, lojistik, ulaşım ve eğlence konusundaki katkılarından dolayı da teşekkür ederim.
az, öz ama bol hikayeli, bol eğlenceli, film gibi bir zirve daha geçmiştir. videosu ise montajelemani tarafından hazırlanacaktır.
izmir'in dağlarında çiçekler açar
Altın güneş orda sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa..