bugüne kadar doğruya doğru, yanlışa yanlış deyip; iyiyi sonuna kadar her şekilde yüceltmiş, kötüyü de her yolla yerine dibine batırmış bir insan olarak, kendisi benim için hayal kırıklığıdır.
ben parti tutmam. vatanını seven bir yurttaşım. kim olumlu hareket ederse onu sever beğenirim. ve genel itibariyle herkese objektif bir gözle bakmaya çalışırım.
peki şimdi gelelim, benim çok bel bağladığım lidere... eğrisiyle doğrusuyla fikir yürütelim kendisiyle ilgili.
eskiden;
kemal kılıçdaroğlu, her ettiği sözün artısını eksinini iyi tartan ve neredeyse her sözünü garanti konuşan bir insandı. çok saygındı. mantıklıydı. doğru olana; doğrudur deyip halkı kandırmayan bir liderdi.
kameraların önünde, sen yolsuzluk yaptın, sen şusun busun dediğinde hepimiz tamam derdik, adam araştırmıştır, belgeleri de vardır; o yüzden ne diyorsa doğrudur.
çok dürüst, saygılı ve kibar bir beyefendiydi. akılcıydı, objektifti. ekonomistti.
evet bu kılıçdaroğlu'ydu. herkesi genel olarak sever, herkes de genel olarak ona saygı duyardı.
peki şu anda durum nedir?
kemal kılıçdaroğlu şu anda, önder sav'ın nasihatlerini ara sıra unuttuğundan sıkça çelişen, sagınlığını gitgide yitiren eriyen giden bir lider konumunda.
yalan mı peki ? elini vicdanına koy haydi bir düşün !
bir garip adam şu anda kendisi. her şeye muhalefet etme ve akılcı düşünme konusunda maalesef çok geri durumda.
öyle ki, eleştirileri ilkokul düzeyinde, yorumları mantıktan uzak, düşünceleri önder sav'dan miras.
içi boş eleştiriler ve çelişkili ifadeleriyle, türk siyasetinin en büyük hayal kırıklığı.
neden mi ?
aklıma geldiği kadarıyla "çünkü"leri...
zafer kazanmış edesıyla, sen siperde eğildin ben eğilmedim dedi. askerin her gün, her dakika, vatanı o siperde, eğilerek koruduğunu hiç düşünmedi. bir askeri zorunluluğu siyaset malzemesi yaparak; ordu görevlileri dahil herkesi kendine güldürdü.
kendisi de kalktı sipere gitti. ama sırf sadece inat olsun diye gitti. bak ben eğilmedim demek için gitti. halbuki askerimize destek için gidiyorum ben oraya deseydi, puan toplamaz mıydı? herkes aferin demez miydi?
ama o ne yaptı?... çömeldin, eğildin tarzında çocukça işlere girişerek asıl gidiş vazifesini unuttu. inandırıcılığını kaybetti. tanrı aşkına, askerler ölürken, eğildin dikildin demenin, bunu tartışmanın sana ne faydası olabilir ki?
bir hesap uzmanı olarak yaptığı eleştirilerle sokaktaki adamı bile ikna edemedi.
ithalata verdiğimiz parayı et üreticilerine veririm ben diyerek önce kendisine sonra ekonomi bilgisine ihanet etti. ekonomiyi bu kadar iyi bildiğini düşündüğüm bir kılıçdaroğlu, burada tekrar benim gözümden düştü. apaçık kandırdı. kendini kandırdı.
türban meselesi mecliste tartışılırken kendi elleriyle anayasa mahkemesine götürdüğü bu düzenlemeyi şimdi kendisinin çözeceğini iddia etti. iyi de hani senin kararlı duruşun, hani iki sene önce çizdiğin politika? sen değil miydin, bu anayasaya uygun değil, iptali gerekir diyen.
anayasanın maddelerini eleştirmedi, çıkıp meydanlarda seçim propagandası yaptı basitçe.
bu anayasanın içinde kayısı sorunu ile ilgili bir şey var mı deyip mitinglerde halka pancar salladı. komik duruma düştü. ilkokul çocukları bile referandum mitinginde onun söylediklerinden daha mantıklı şeyler söyleyebilirlerdi. verdiği hayır oyuna kendi bile inanmadı. gidip kendisini en önlerde baştan sona kadar dinleyen beni, ikna edemedi.
insanlara yolsuzluk yaptı, pazarlık yaptı diye suçlamalarda bulundu. ama belgeleriyle konuşmadı, küçük duruma düştü. çamur atmaktan öteye gidemedi, elinde belgesi olmadan ettiği sözler.
villası var diye insanlara laf söylerken kendisinin de villası olduğunu unutuverdi. taksitlerini ödeyemiyorum, ıvır zıvır dedi yine küçük duruma düştü.
ayrıca yani nedir ki bu villa meselesi. sovyetler mi burası, elbette ki insanlar villa da yaşayacaklar. sen de otur, sen de havuza gir. ne var ki yani bunda bu kadar bağıracak.
kelime dağarcığı ve üslup olarak kahvedeki adamdan farksız gözüktü. anayasayala ilgili kurduğu cümleler;
"al başına çal, yesinler" tarzındaydı maalesef ki.
daha yazsak mutlaka yazılır bir sürü... şunu dedi bunu dedi, sabaha kadar yazarız kendisiyle ilgili.
ama gerçek şu ki;
artık kılıçdaroğlu güven vermiyor, inandıramıyor; güldürüyor.
çünkü o;
yönetiliyor
ve fikirlerini açıkça söyleyemiyor. partinin beylik isimleri öyle söyledi diye, o da, öyle deyiveriyor...