gecenin ayrılığa gebe bir vaktinde karanlığın koynuna girmiş seni sayıklıyorum. duyuyor musun?
satır satır kanıyorum her kelimede. sızlıyor musun?
seni anlatan sayfaları çeviremiyorum bir daha okuyorum bir daha bir daha. umutlu musun?
seni yaşayan benden geçemiyorum. vuramıyorum, yakamıyorum, yıkamıyorum. huzurlu musun?
kalbimdeki tetiği sade ve sadece bir kaç satıra çekmeye çabalıyorum. mutlu musun?
son bir kez ayrılığı taşıyamamamın acizliğiyle bakıyorum bir otobüsün camından. başkalaşmış, laçkalaşmış, özünü yitirmiş aşklara gidiyorum belki de beni yaralasınlar ama seni unuttursunlar diye. içinde en güzel anılarımızın, gülüşlerimizin, paylaşımlarımızın olduğu, üzerini hayal kırıklıklarıyla örteceğim bir mezar kazmaya gidiyorum. içerisinde eskitemediğim bir aşk kendini kandırabilen tesellilerden uzak rahatça acı çekebilsin diye. sadece benliğimi seninle, gönlümün gurbeti sevdiğimle daha çok doldurabileyim diye. belki de sen dışarıda acı çekesin diye. yüreğimi bir boşluğa yada bir boşluğu yüreğime bırakabileyim diye gidiyorum.
burada olmanı istiyorum şimdi. şu kirli camdan süzülen yaşlarımın yüreğine damlamasını istiyorum, gönül bahçendeki beyaz güller kurumasın diye.
sözlerinin olmasını istiyorum her ağzından çıktığında beni yaralayan. pamukvari ellerinin havada asılı kalmasını istiyorum. öpmek avuç içlerinden, sımsıkı sarılmak. kalsana diyene kadar beklemek. kaygılarımın doğurganlığına kontak çevrildiğinde gözbebeklerine yapıştırdığım hüzünlerden utanmak istiyorum.
en azından : -hadi git artık, çok uzadı bu veda- demeni istiyorum.
yine de yoksun, yine de gidiyorum. senden, seni anlatan, seni anımsatan bu şehirden. geçmişi, geleceği yakacak ucuz bir otobüs biletiyle. gözlerimdeki kahverengi sitemimi görmeden, bir daha martı sesleriyle uyanamayacağımı bile bile gidiyorum.
kaç şehri ağlattın sen böyle kadın? kaç umudu uğurladın sıcacık yatağından. ört üzerini, yum gözlerini. senden vazgeçen bir geminin son seferi bu farkeder mi?
aldırma bu bir son ve söylediğin gibi "sonlar paylaşılmaz"..