iliklerine kadar aşık olmak

entry20 galeri
    9.
  1. --spoiler--
    Aşk,
    sadece üç küçük harften oluşan bir sözcük gibi görünüyor değil mi? Oysa ki uğruna şarkılar bestelenen, filmler çekilen, şiirler yazılan, hepimizin içimizin derinliklerinde yâda dışarıda bir yerlerde aradığımız, bulduğumuz, bulamadığımız, bulduğumuzu sandığımız kocaman bir duygu...

    Sahi nedir gerçekten aşk?
    Sözlük anlamı; "Tutku ve bağlılık düzeyinde sevme olayı. Olağan sevmede, kişinin duygularını yönetememesi durumu"...

    Peki ya gerçek anlamı?

    Aşk;
    görmekten çok özlemek,
    gitmekten çok beklemek,
    dokunmaktan çok düşünmektir...
    Ve insanın ömrü boyunca,
    "en az bir kere yaşaması gereken en özel, en derin, en çılgın duygu..."

    Şöyle adam gibi âşık olmalı insan,
    kavak yelleri denen o deli rüzgâr,
    başını döndürmeli...
    Gözleri ışıldayarak parlamalı,
    engel olunmaz tuhaf bir tebessüm,
    dudağa yerleşmeli...
    Yıldızlar daha parlak, güneş daha sıcak,
    yağmur daha ıslak gelmeli...
    Dolunay çıkmıyorsa geceleri,
    sevilen, her sabah doğan güneş olarak gelmeli...
    ""iliklerine kadar âşık olmalı insan,
    gözleri kör olmalı,
    kör kuyulara düşüp uçurumlardan savrulmalı...
    Aşktan saçmalamalı mutlaka,
    normal zamanda yapmayacağı şeyleri yapmalı,
    buna da hiç şaşmamalı...
    Ve midesinde kelebekler kanat çırpmalı;
    süzülmeli ona doğru, yol almalı...""

    Âşık oldunuz mu hiç?
    Yalan sevgilerin sahte mutlulukları değil bahsettiğim;
    Gerçek aşk...
    Kırmızıya çalan tatlı bir pembedir gün artık o zaman...
    Tüm şiirler size yazılmıştır...
    Baharın kokusudur sevgilinin saçlarında duyduğunuz...
    Olmayınca birlikte; gidilen her yer anlamsız, konuşulan her söz manasız, yenilen her lokma tatsızdır...

    "Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir artık..."
    Zaman, zamansızdır, sonu yoktur...
    Beş saat, yedi saat, hatta sabahlara kadar süren telefon konuşmaları vardır hayatınızda...
    ""Sadece iki dakika görmek için iki saatlik yollar aşılır karda çamurda...""
    ilk öpüştüğünüz an kazınmıştır hafızanıza; parkta, arabada yâda bir pizzacının garajında... Elini ilk tuttuğunuzda, dünya dönmeyi bırakmıştır o an, durmuştur zaman sizin için... Gördüğünüz yalnız onun gözleri, duyduğunuz yalnız onun sözleridir...
    Şarkılar onun teninde hayat bulur artık, o şarkılar söylenir gizli saklı...
    Ve nice sevda türküleri yakılır telli duvaklı...

    Karşılıksız sevdiniz mi hiç, yâda size ait olmayan birini?
    An'larda saklıdır mutluluk o zaman...
    Yarın yoktur,
    gelecek yoktur,
    bir tek aşk vardır yaşanan;
    "bir günahtır paylaşılan..."
    iki üç dakikalık bir telefon konuşmasıdır sadece beklenen,
    yâda bilinmez bir zamanda onu görme umududur beslenen...
    Ellerinizde büyütürsünüz aşkın en saf halini,
    işlenmemiş,
    "katıksız..."
    Ve yaşarsınız bu aşkı bir başınıza,
    ta ki midenizdeki kelebekler küsüp,
    size geri dönene dek...

    Aşkın ayrılık vaktini bilir misiniz?
    Zaman durur işte o... hiç geçmeyecek bir sızı saplanır kalır yüreğinize.
    Geçen her dakika, akreple yelkovanın her hareketi ciğerlerinizden söküp atılır sanki...
    Kalbinizin orta yerinde bir bıçak kesiği ile yaşamayı öğrenme zamanıdır artık bir de gözyaşlarınız tükendiğinde, gözlerinizden kan geldiğini görerek şaşırma zamanı...
    Yine kör olasıca şarkılar, sizin için yazılmıştır...
    Kapının her çalışında hop eder yüreğiniz, her telefon çalışında "acaba mı" dersiniz...
    Sonra zaman işlemeye başlar yine, günler, haftalar geçer...
    Siz "unuttum" dersiniz...
    Unutmamışsınızdır aslında, sadece alışmışsınızdır ayrılığa...
    işte o yüzden şairin dediği gibi;

    ""Ayrılık da sevdaya dâhil,
    ayrılanlar hala sevgili...""
    --spoiler--
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük