football manager 2010'da bile şımarık olan futbolcu. benden uzak olsun da nereye giderse gitsin.
ilk sezonumda kendisini hiç aramadım. fikir ve taktik danıştığım insanlar "robinho'yu oynat olm" dediklerinde kendi kendime düşündüm, nerede bu herif mna koyim... kadroda yok. reserves kadrosunda da yok. u18'de de yok. e zaten ihtiyacım da yok. devam ettim oynamaya. bir sonraki sezona tafer, ribery vb. hacıları transfer ederek başladım. sonra bir haber geldi, robinho geliyormuş, giyin karşılamaya git dediler.
meğer santos'ta kiralık oynuyormuş herif, haberim yok. kadroya baktım. orada yok. "lan nerde bu?" dedim, reserves kadrosunda çıktı itoğlit. aldım kadroya, vurdum kırbacı. arda turan'ın uzun süreli sakatlığı, takımda forma giyme şansı bulmasını sağladı. liverpool'la anfield road'da 4-4 berabere kaldığım maçın 89. dakikasında takımının golünü atması haricinde hiçbir boka da yaramadı. beğenmediğim daniel aquino ibnesi bile daha efektifti bu robson'dan. adında meymenet yok zaten. rob ingilizce soygun demek. yaaaa.
her neyse. farklı zamanlarda, 2 kez antrenmana katılmadı. ikisinde de tereddütsüz 2 haftalık maaş kesintisi cezası verdim hayırsıza. "decision was unfair, ben anneme gidiyorum" tribine girdi. menajerine, kendisine daha iyi bir kulüp bulmasını söyledi. koskoca paul hartley, buna izin veremezdi. "senin ben gtüne koyayım saygısız piç!" dedim ve "10 milyon eurodan satışa çıkarıyorum teklifleri görelim beyler" diyerek transfer listesine koydum. değeri 7 milyon euroydu. talip çıkarsa siktir edecektim, çıkmazsa da "noooldu yarraam?" diye taşak geçecektim.
günler geçti, robinho forma giymeye ve bir işe yaramamaya devam etti. ya da itiraf ediyorum lan tamam, aquino'dan daha iyi oynadı. hehe. ama beklediğim kadar iyi olamadı hiçbir zaman. kendisine hiçbir kulüpten teklif gelmediğinden olacak, menajeri aracılığıyla benden özür dileyip bir daha eşeklik yapmayacağını söyledi. o güne kadar her gördüğümde küfrettiğim bu herife kanım ısındı, "efendi ol canımı ye" dedim ve "ben senin abinim, babanım robinyo. benim adım paul. ben ingiltere'ye pop müziği getiren adamım." dedim.
sonra adebayor çıktı ortaya. "club is underachieving." dedi. "anlamadım bi daha de?" dedim. kızmıştım. fakat gerizekalı, ne demek istediğimi anlamayıp "ah okay you don't speak english... i say... kötü oynuyoruz" diye cevap verdi. kan beynime sıçramıştı. "sahada olan sizsiniz amına kodumun herifleri!" diyerek gönderdim bunu.
az önce bellamy golf sopasıyla geldi. konuşmasına müsaade etmeden "bellamy dur allahını seversen zaten ortalık karışık" dedim. sopasını önüne aldı, bir süre düşündü ve sonra elimi öpüp gitti.
öyle işte.
aylar sonra gelen edit: rob, soygun değil soymak. eheh.