işçilik, zor zanaat, hemde çok zor. askerden daha yeni gelmiş, diyarbakırlı bir işçinin sözüydü. genç, zeki ve hatta yakışıklı da sayılabilecek biri. ama imkanlar yüzünden, eller kazma küreğe mahkum.
suçlu kim, en büyük kendisi, ailesi, şusu, busu, doğrudur amenna ama hepsinnden önemlisi ''biziz'' zengin-fakır şeklinde değil, ya da şu bu şeklinde, sen ben şeklinde.
kalem tutacak, para sayacak eller, sabah 6, akşsam 6 12 saat kazmada. 35 derecede. mesele diyarbakırlı şulu bulu meseleside dğeil. amasyalı, tokatlı, rizeli, urfalı, istanbullu nereli olursa.
babası hesapsızca çok çocuk yaptı, devlet pek ilgilenmedi, aslında devlet ilgilendi kendi ilgilenmedi, kendi hatası, söylenecek çok laf var, ama önemlisi icraat..
bu ülkenin en büyük derdi, işsizlik arkadaş. 20li yaşlarda gençlerin çalışması ayıp değil, ama iki tabak yemeğe, az biraz yövmiye ye çalıştırılması ayıp.
delikanlıya benzer, iki dakikalık sohbette içinden gelip söylediği bir cümle. ama yanlışa yönelebilir mi elbette, ve belki de yanlıştadır da. ama doğruyu göstermek gerek. esas doğru, kazma da kürekte, silahta değil, ilimde irfanda, hoşgörüde. klişe olacak ama bu böyle.
işçi işte, kimsenin pek de siklemediği, aynı kütüğe kayıtlı patron, sikinde taş kırarken, sen çalış allah çalış. eee, sikime kadar çalışmazsan, başka eşek mi yok? yarın bir başkası gelir, ülke aç, dünyanın önemli bir kısmı aç. sen ya da diğeri ne farkeder ki?
devletin yanlışları vardı, vardı ama vardı diyip, e gidin o zaman lan diyen, kötü memurculuğu oynamak meziyet değil. ya da, ne olursa olsun terörü ve daha da kötüsü terörizmi meşru göstermek hiç meziyet değil.
bir dal filitreli sigaraya mutlu olan gençler değil, bir araba sigaraya tamah etmeyecek gençler olmalı. milleti aç bırakıp, bir dal filitreli sigaraya mutlu kılanlar utansın.
mesele, ak parti ya da şu parti bu parti meselesi de değil. hangi iktidara tanık oldunuz ki, işçisi, çiftçisi, memuru hah şüür allah demiş?
ve ne olursa olsun, her zaman en alt tabakalar eziliyor. bir şehit olan askerlee bakın, bir de 3000 artı maaşlı şehit olan rütbelilere. hesabını siz görün.
görüşü ne olursa olsun, bir taraf her zaman 'öteki' taraftan rahat yaşıyor. daha eşit sınıf oluyor. sonra da, götü rahat karnı tok elamanlar a4 şeffaf kağıtlar eşliğinde, siyaset yapsın. milletin götünden kan alırlarken.
sağcılar, solcular, ülkücüler, hepsi bir. bir üst sınıf altında alt sınıf. işçiyi anlamak için, çok üzülüp, iki kitap okuduktan sonra, akşamki rahat sikişin üstüne, sabah kalkınca birinn önüne 3 lira atmak değil marifet, marifet, alıp eline kazmayı sıkıyorsa sadece bir gün ne çektiklerini anlamak. o zaman oruç neden farz onu da anlarsınız.
kimse benzemiyor işçilere. ne uzun saçlı küpeli, yeşil montlu, hafiften de geniş mezhepli, top sakallı ''solcular'', ne badem bıyıklı, maklube sevdalısı, okumuş cahil avcısı nurcular, ne sarkık bıyıklı, sivri burunlu, tesbih, telefon, ceket üçlüsü ülkücüsü, ne oncusu ne buncusu.
işçinin ahlakı,işçinin siyasi görüşü, dili, dini, ırkı... hepsi farklı. ama hepsinin kaderi belli, açlık.
ve herkes de sözümona işçi dostu? işçinin altınterinden eser olmayanlar, giyimi kuşamı, düşü, hayali farklı olanlar hep işçi dostu. hepsinin tek görüşüde, sokaktaki köpek kadar acıma bahşi. onu bahşettiye vicdan rahat, şimdi kendisi rahat. bir tarafta bir insan 3 kuruşa 5 kuruşa talim, diğer yanda diğer ''insan'', karnı tok, sırtı pek, naparsın ülke şartları, işçileri seviyoruz ama herkesin hakkı...
sizin kestiğiniz adalete sokuyum. hakmış, bir zenginin köpeğinden daha az güvenceye sahip insana verilen 3 kuruş hak mı?
ve gariban eller de ilelebet kürek tutacak. hitler gecelek tutacak, lenin gelecek tutacak, kızacaksınız belki ama atatürk gelecek tutacak, şu gelecek tutacak bu gelecek tutacak.
herkesin bir görevi var tabi. hakkına göre. aynı sosyal düzenle yönetilen ülkelerde dahi, birisi 50 koruma ile gezip, 50 çeşit yiyince, diğeri yine kazma sallayıp tek çeşide talim olacak..
hadi inanma tanrı ya, peki mutlak adalet nasıl sağlanacak. hoş gelen mutlak adalet geç gelince adalet pek sayılmasa da, kudretine inanılacak. yoksa bu kadar hakkı, hangi insanoğlunun ödemeye hakkı var?
değişecek bir şey pek olmayacak, bir dakikalık acıma, tamam, sonra herkes kendi yoluna. altta kalanın canı çıksın.