Baykuş felsefenin sembolü olan hayvandır. Düşünen bir hayvan imajı veren baykuş gündüzleri değil geceleri, aydınlığı değil karanlığı gösterir bize tıpkı felsefenin karanlığı gösterdiği gibi. karanlığın içindeki şeyleri çıkartıp onların aslında olması gereken şeyler olduğunu gösterdiği gibi.
Felsefe nasıl başladı diye hep sorarlar, küçük küçük masallar anlatılır. tata ile tutu diye bir çift varmış. tutu av işleriyle uğraşır, tata ise avı pişirir ailecek yerler. uyuma vakti bir güzel sevişirler ve uyurlar. sonra tutu'nun uykusu kaçar. dışarı çıkar, yere uzanır, gökyüzünü seyre dalar ve felsefe başlar.
felsefe gece başlar. gündüz günlük işer yapıladururken, gece entellektüel hazların giderilmesi gerekir. doğa felsefesi bize bunu gerektirir. işte bu yüzden baykuş temsil eder felsefeyi, minerva'nın baykuşu.
minerva'nın baykuşu ancak gün batarken uçmaya başlar. minerva nın baykuşu özgürce uçtukça akıl ancak özgür olabilir ve gerçeği bilebilir. minerva'nın baykuşu karanlıkta göremeyen insanlık için tek rehber olacaktır.