türkiye'nin yüz yıla yakın zamandır içerisinde bulunduğu aydınlanmadır.
bu sabah nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde birden bire benim de başıma geldi.
sahurdan sonra yattığımdan saati kurup öyle yattım. Sabah saat çaldı, gözlerimi yavaş yavaş ovuşturarak yatağımdan kalktım. bu sabah her zamanki sabahlardan biraz daha farklı idi.
iş kıyafetlerimi giyindim gözlerim kilitli çekmeceye takıldı. uzun zamandır kapalı olan çekmeceyi açmak için içimde müthiş bir baskı vardı. içimden gelen o karşı konulmaz isteğe boyun eğdim. çekmece açılır açılmaz içinden bir ışık yayılıp bütün ruhumu ve bedenimi kapladı. aman allahım bu da neyin nesi idi. sonsuz bir mutluluğa gark olmuştum. çekmecemde saklı olan ve artık hiç kullanmayacağımı düşündüğüm Atatürk imzalı kravat iğnemi ve oklu parti rozetini takıp kapıya ilerledim.
Merdivenlerden inerken kapıcının karısını gördüm, iğrendim. bu da insan sayılıyordu ne de olsa, aman bir yerime değer de kokusu siner üstüme diye dikkatle dar merdivenlerde yanından geçtim. Cahildi bu kadın ve başındaki örtüye bakılırsa cahil olmak yapabileceği en iyi tercihti. çağdaş ülkeme hiç yakışmayan bu kıyafeti ancak apartman merdivenlerinde ve karanlık dehlizlerde hoş görülebilir bir görüntüydü. kesin içinde bir vatan hainini de barındırıyor bu kadın bundan sonra daha yakın takibe almalıyım, akp'ye oy verebilir, referandumda evet diyebilir neme lazım yüzüne şirin görünerek onu hayır oyu vermeye ikna etmeye karar verdim.