halk düşmanları filminde bahsi geçen ikilidir. mahkeme salonunda "rüşvetçi siyasetçiler ve satılmış yargıçlar tarafından yargılanmak" olarak özetler kahramanımız içinde bulunduğu durumu ve gündelik hayata uygulandığında çok da abes durmaz bu şekliyle ilgili repliğimiz.
tarafını ayırmaksızın ülkemde "profesyonel" anlamda siyasetle uğraşmakta olan kim var ise çeşitli suçlar ve suçlamalarla hakkında farklı davaların açıldığını görmemiz mümkündür. mecliste davası olmayan tek bir adam yoktur baktığımızda(gene tarafını ayırmıyoruz). bir yerde siyaset denen şey de budur zaten... karşındakini hukuki olarak yıpratıp da yıldırmak. zira halkı önünde "suçlu" olan bir siyasetçi, her daim eksi bir puan kazanmış demektir. bu anlamda siyasetçilerin açıklarını görmek de pek zor olmasa gerek. zira hepsi de insan nihayetinde ve eşi-dostu-çoluğu-çocuğu olan insanlardan bahsediyoruz.
peki ya yargıçlar? onlar da insan kati surette ve evlerine ekmek götürmek zorundalar. ailelerini düşünmek, sevdiklerini gözetmek zorundalar... yargının kontrolünü siyasetçiye hepten teslim etmek de bu noktada ciddi bir sıkıntıyı beraberinde getirecektir. zaten ömrünün uzunca bir vaktini seçilmiş ve dokunulmaz olarak geçirmiş olan siyasetçi, bir yerden sonra da yaş haddi ve süre aşımı dolayısı ile birçok davadan yırtmaktadır. arada seçilememiş olanların(veya aday gösterilmemiş olanların) kalbi kırılmasın diye de onları yargılayacak olanları seçmek son derece yerinde bir çözüm gibi duruyor.
haydi bakalım o halde filme tekrar dönelim... beni yargılayacak olanlar rüşvetçi siyasetçiler ve onların, satılmış yargıçları mıdır? kellemi alsınlar mümkünse...