galatasaray alışıldığı gibi- panik halinde oynamaya devam etti.
öyle ki, futbolcular, çabuk oynamayı, panik halinde oynamakla karıştırıyorlar.
böyle olunca; yine gereksiz uzun paslar, basit pas hataları ve daha pozisyon almadan heba edilen hücum girişimleri ortaya çıktı.
bu kaos içinde, yenilen goller de göstere göstere geldi; bir pas, ik pas, üç pas... ve gol.
eğer galatasaray kalesini gerçek bir kaleci koruyor olsaydı, bu iki golü de yemezdi.
duran toplarda ön direği korumak gibi garip bir alışkanlığa sahip aykut, ilk golde yine ön direğe fazlasıyla yakındı. i̇kinci golde ise önünden geçen topa çıkmayıp, ardından gelen şuta hamle yapmaya, ve doğal olarak yapamamaya mahkum oldu.
oyun ve skor trajedisini ikinci yarıda nispeten- düzelten galatasaray, hiç değilse beraberliği kurtardı ama, orta sahasız hücum etme hastalığından, geciken transferler sebebiyle kurtulamadı.
yerli oyunculara tapıp, yabancıları yatmakla suçlayanlar var, biliyorum ama, iki golde de kewell & baros imzası var.
yerli yabancı ayırt etmeden, faydalı faydasız diye bir filtre ile bakmak lazım...
tur cepte değil, muamma.
ama ne olursa olsun, galatasaray, orta sahaya ve kaleye mutlaka transfer ya da transferler yapmak zorunda.
ne de olsa, burası galatasaray; ticarethaneden ziyade, bir spor kulübü.