duygularının, düşüncelerinin, alışkanlıklarının, sözlerinin, eylemlerinin farkında olmalısın ki tekamülüne hizmet edebilesin. yoksa git gel dünyaya durmadan bir anlamı yok amk.
bu dünyadaki eylemlerimizle karma oluştururuz durmadan.
en basit şekliyle yargılarsan yargılanırsın, ne ekersen onu biçersin diyebiliriz karma için.
bu dünyanın geçici olduğunu, sınavını başarıyla geçebilmek için burada bulunduğunu, yapmış olduğun iyiliğin de kötülüğün de illa ki sana döndüğünü ve bundan kaçış olmadığını bildiğin sürece olman gereken şekli alır ruhun.
en sıradan haliyle, artık nefret edemez, kimsenin canını yakamazsın. bilirsin ki o yaktığın can seninkidir.
ve yine en anlaşılır şekilde anlatabilmek için soruyorum; siz hiç ruhen huzurlu bir kötülük sever gördünüz mü? para içinde yüzüyor olsa bile mutlu olamayan kötülük sever hiç görmediniz mi?
ve bol parası olmadığı halde, ruhen huzurlu, dingin birini gördünüz mü? her ne durumda olsa bile haline şükreden, hayrın da şerrin de yaradandan geldiğine inanıp, kendisini asla çözümsüzlüğün içinde bırakmayacağına kendi varlığından çok inanan birinin huzurunu gördünüzse, içinde cennetini yaratabileni görmüşsünüz demektir.
cennet diye bir yer vardır belki ama ben asıl cehennemin bu dünyada olduğuna inanıyorum. ektiklerimizi artık hemen biçmekteyiz. ama yaradanın istediği bizim mutsuz olmamız değil asla. hepimiz kendi tercihlerimizin bedelini ödüyoruz.
ve suçu yaradana atmakda bir beis görmüyoruz.
o bizim kendimizi yakmamızı istemiyor ki. kendisindeki şefkatin onda birini verdiği hangi anne, yavrusunun kendisini ateşe atmasından mutluluk duyabilir ki?