--spoiler--
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi nin (CEDAW) 2010 raporunda Türkiye deki başörtüsü ayrımcılığına son verilmesi çağrısı yapıldı. Raporda istenen : Başörtülü kadınların eğitim, çalışma, politik ve kamu yaşamına katılımını engelleyen tüm ayrımcı uygulamaları sona erdirmeli, farklı muamele gercekleştirenler hakkında yasal işlemler başlatarak, çözümü erteleyen tavrından vazgeçmeli. Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşmesine (CEDAW) 1985 yılından beri taraf. Ankara, sözleşme gereği kadınlara karşı sadece hukuki değil fiili ayrımcılığın sona erdirilmesi yükümlülüğü altında bulunuyor. Ayrıca dört senede bir ülke raporunun değerlendirilmesi sonucu alınan nihai yükümlülüklerin de yerine getirilmesi zorunluluk. (star gazetesi)
--spoiler--
habere göre türkiyenin uluslararası anlaşma gereği üyesi olduğumuz cedaw ın kararlarına uyma,yükümlülükleri yerine getirme bir zorunluluk. Başörtüsü problemi mutlaka çözülecek fakat bu çözümün içeriden değil de dışarıdan gelmiş olması çok üzücü. memlekette daha 15-20 yıl öncesine kadar başörtüsü probleminin olmaması okullarına rahatça gidip gelen öğrencilerin alınan karar gereği ertesi gün okudukları okula örtülü alınmayışı alınan karar ve uygulamalarının ne kadar basit ve hızlı olduğunu göstermiştir. demekki istense bir günde herşey değişiyor istenen uygulama anında hayata geçiriliyormuş bunu gördük.
bu problemi ortaya çıkararak sağ sol çatışmasını körükleyenler, aynı sırayı paylaştığı insanları biribine düşman hale getirenler, bir çok insanın okulu bırakmasına neden olanlar halen daha yaptıkalrıyla yetinmemektedirler. bu ülkenin kapalı, başörtülü zeki akıllı pırıl pırıl gençleri ülkesinde okuyamadıkları için yurtdışında eğitimlerini tamamlamakta cumhuriyet rejimiyle yönetilen ülkesinin ayıbını,cezasını, faturasını kendisi ödemektedir. aradan geçen zaman içinde bu problemi ortaya koyanlar ve destek verenler sorunu çözmek yerine işi zora sokarak müdahelenin lise düzeyine indirilmesi başarısında da bulunmuşlardır. liseli imam hatipli öğrencilerin üniversite okuyup belli kurumlara geçişinin önünü kesen katsayı problemini önüne atarak bu okullardan mezun olanları yalnızca imam, hatip ya da diyanet görevlisi olma zorunluluğuna itmektedirler. şimdi bunlara sebep olan ve yapanlar özgürlük getirmek uğruna özgürlüklerini ellerinden alan hergün kendilerine hakaret ve küfür ettiğimiz kapitalist düzen insanından zerre farkı var mı. yapılan manipülasyon okadar ısrarlı ve kararlı ki bunu haklı göstermek uğruna tüm insanların zihinlerini de kirletiyorlar. okumasına izin verilmeyen, eğitim hakkı elinden alınan kapalı bir kız, kapalı bir kamu görevlisi okula alınmıyor, işten atılıyor. zamanla aileler çocuklarının kötü muameleyle karşılaşacağını bildikleri için ve kız çocuklarını nasıl olsa birşey olamayacak düşüncesi ile okula göndermiyor. okuma-yazma oranı düşüyor, kapalılar cahil, alt sınıf bişey bilmez anlamaz hale getiriliyor. dolayısıyla şuan gelinen nokta tam olarak bu. sokakta bir şey sorulacaksa yanyana duran iki insandan akıllı oluğu için (!) açık tercih ediliyor, satıcılar bir şey satarken hanımefendi diye hitap etttiği açık bayana karşın kapalı bayana arada samimiyet varmış ya da aşağılarmış gibi bacım diye hitap ediyor. görüldüğü gibi bir yasakla toplum farklı şekilde biçimleniyor, şekilleniyor.
toplumsal bir sorun, bir yara olan başaörtü probleminin çözülecek olduğunu duymak çok geç kalınmış çok yerinde bir karardır.