beşiktaş'lı olmanın hüznünü yaşıyorum bu günlerde. hani böyle aşık olursun, bağlanırsın birisine elinde olmadan. sonra hayat kahpedir, bir sebepten ayırır seni o aşktan. düşersin kör kuyulara, gözün görmez, nefes alamazsın. hayat tonlarca yüke dönüşür de sırtına biner. yaşamanın bir anlamı kalmaz falan...
ben bir beşiktaşlı olarak; CORDOBA, ADEM DURSUN , MUSTAFA DOĞAN, ÇAĞDAŞ ATAN,iBRAHiM ÜZÜLMEZ, KLEBERSON,iBRAHiM TORAMAN, AHMED HASSAN, ALi TANDOĞAN, TÜMER, iBRAHiM AKIN on birini görmüş, bu takımı inönüde izlemiş bir adamım ben. o zamanlar yıldız dediğimiz adam kleberson'du. ayakta duramaz, her iki pasından birini rakibe gönderir, beni çıldırtırdı. herif brezilya milli takımında oynamış olm derdik. manchester united dan geldi lan derdik. başka da bir cacığı yoktu zaten.
sonra 2007 yılından itibaren, iyi takip ettiğim avrupa liglerinde, hep gözüme takılırdı quaresma. porto'yu başarıdan başarıya sürüklerken, attığı golleri, oynadığı oyunu gören ben hayalini kurardım, ulan şöyle yıldız bir oyuncumuz olsaydı diye. hiç ümitlenmezdim ama, hayalini kurar mutlu olurdum, platonik ve karşılıksız aşk gibi.
şimdi bu günlerde inönüde, kapalının önünden penetre edip, savunmaları delik deşip edip, ayağının sağ dışıyla ortalar yapıyor, goller atıyor falan. bazen böyle, ağlamaklı oluyorum lan.
çok mutsuzum be sözlük, o gün gelip de, siyah beyaz forma bu adamın sırtından çıkacağı zaman, nasıl avunacağız be sözlük. kim dolduracak gönüllerimize açılacak olan o boşluğu. büyük mutlulukları kaybetmenin sonucunun büyük mutsuzluklar olduğunu bilen bir adamım ben be.
şimdi zaman yavaşlasa, sindirsek bu adamın sırtında yedi numaralı beşiktaş forması giydiğini. bu günler hiç bitmese. quaresma hiç gitmese...