başını şişirene dek konuşuyorum. ne hakkında, kim hakkında, ne anlatıyorum sana ? bilmiyorum... sadece, selamıma verdiğin karşılık bile kalp atışlarımı duyabilmemi sağlıyor. her cümlen beni geri çevirmeye yönelik ama yapamıyorum, susamıyorum, vazgeçemiyorum. yüzsüzlüğümden değil. bir gün öyle bir uzak kalacağız ki bir kelimene hasret kalacağım. hakaretine bile razı olacağım. her şey bu yüzden.
gayet bilinçlice incittin beni , yüzdün derimi kemiklerimden... bense acıdan kıvranmak yerine şeytani kahkahalar atarcasına, pes etmemeye çalışır gibi destekledim düşüncelerini, hayallerini. keyfimden değil, gururdan değil. bizliğimizden zerre kalmamışken boyun bükmek, hüzünlü gözlerle bakmak anlam taşımaz. imalar, kaçamak tavırlar küçültür insanı; cebinde taşısan beni bir kağıt parçası gibi, cebinden düşecek kadar değersiz olurum. yollarımız keşissin diye umutlarla çırpınan masum, çocuksu kişiliğim sıcaktan büzüşmüş pamuk şeker gibi... taşlaşmış, yok olmaya yüz tutmuş, çöpe dönmüş.
ışıl ışıl, umut dolu ama hüzünlü bakışlarımı yitirdim. karşılığında keskin, duygularını belli etmeyen, sinsi bakışlar tutuşturdular elime. aynaya bakınca tiksindim ruhsuz görünümümden. iticiydim. sevimsizdim. ama üzülmedim halime. ne de olsa benartık senin cephende değersizdim... isimsizdim. en kötüsü gereksizdim...