17 ağustos 1999

entry900 galeri video5
    163.
  1. 17 ağustos 1999, sabah saatleri

    benim için diğer sabahlardan farklı değildi. alarm çalmasına rağmen uyanamıyordum. bir arkadaşım aradı ve istanbul'da çok büyük bir deprem olduğunu söyledi. en yakın arkadaşlarım istanbul'da olduğu için hemen onlara ulaşmaya çalıştım ama kimseyle konuşamadım. evden çıktım, manisa'da çalıştığım şantiyeye gitmek için bornova'dan otobüse bindim. haberler başlayınca, şoför, radyonun sesini herkesin duyabileceği bir seviyeye yükseltti. deprem olmuştu, ilk belirlemelere göre 25 kişi ölmüştü. 25 kişi! bütün otobüs homurdanmaya, birbirini tanımayan insanlar kendi aralarında konuşmaya başlamıştı.

    17 ağustos 1999, öğle saatleri

    manisa organize sanayi bölgesi yönetimi, şantiyeye haber gönderdi. depremden dolayı, enerjiyi keseceklerdi. şantiye'deki mühendisler, işçiler fikir yürütmeye başladı. enerji nakil hatları, enterkonnekte şebeke zarar görmüş olabilirdi. az değil, 25 kişi ölmüştü, kim bilir ne kadar büyük bir depremdi.

    17 ağustos 1999, akşam saatleri

    bütün gün doğru dürüst bir iş yapmadık, herkes şikayet ediyordu. zaten belli bir zaman kısıtlaması içinde yapılan işler için, bir şantiyede bir gün enerji olmaması kabus gibiydi. arıza giderilememişti, yapacak bir şey yoktu. paydos.

    18 ağustos 1999, sabah saatleri

    olayın ne kadar büyük olduğu anlaşılmıştı, ölü sayısı 25 falan değildi. binlerce insan göçük altındaydı. şantiye üst yönetimi, herkesi toplantıya çağırdı. işveren firmanın, o bölgede bir çok operasyonu vardı. durumun vehametini bire bir öğrenmişlerdi. bize söylenen "çok kötü" olduğuydu. o sırada bir şey oldu; işler yetişmiyor diye baskı yapan üst yönetim, tüm firmalara "nasıl yardım edebilirsiniz" diye sordu. hafriyat firmasının her fırsatta para alamadığından şikayet eden sahibi, iş makinası operatörlerini yanına çağırdı. cebinden bir tomar para çıkardı.

    - gidin, biri sizi kovmadan dönmeyin

    18 ağustos 1999, öğle saatleri

    şantiyeden birkaç yüz metre ilerde, izmir-istanbul karayolu. istanbul yönünden gelen araç yok, istanbul yönüne doğru konvoy var. minibüsler, kamyonlar, kamyonetler... bir minibüs hatırlıyorum; ekmek, makarna doluydu. hilton oteli, yataklarını bir kamyona yüklemişti. konvoy ağır ilerliyordu ama kimse kornaya basmıyordu. bu kadar yoğun bir trafiğin bu kadar sessiz olduğunu hiç görmemiştim. kimseden birşey istenmemişti ama herkes elinden geleni yapmaya, gücü yettiğini götürmeye gidiyordu.

    operatörlerden biriyle giderken vedalaştık.
    tiryakiydi, patronunun verdiği parayla iki karton sigara almıştı.
    bir kutu da gofret.
    tiryakisi olan çocuklar için.
    0 ...