herşeyden öte bu inanç olduğu için, inanları rahatsız edecek önermedir.
inanan insanların, inanmayanlar için en yanlış düşünceleri aşşağıdaki gibidir;
- inanmayanların kafalarının karışık olduğunu ve bu yüzden de hiçbir düşünceyi stabil bir mantığa oturtamadıklarını düşünürler.
- inanmayanların yaratıcıya düşman olduklarını zannederler. oysa ki adam zaten varlığına inanmadığı bişeye neden düşman olsun ki. onun tepkisi aynı şekilde kendine saçma gelen inananlaradır.
- inanmayanların, aslında korktuklarını ve özünde iyi olmadıkları için acı gerçeği kabul edemediklerini zannederler.
- ahlak ve vicdan gibi kavramların dinden geldiğini zannederler. ve imansız kalınca kendilerinin ahlaksız ve vicdansız olacağını düşünürler.
- inanmayanların fikirlerini söylemesinin altında bir art niyet ararlar. kendi düşüncelerine saygı gösterilmesini beklerler ancak, inanmayanların düşüncelerine saygı göstermezler.
dinler dünyanın en büyük propagandalarıdır. çünkü bir insan inandı mı (ki bunun için de söz konusu kişiliğin biraz yetişmemiş olması gerekmektedir) artık karşısına ne kanıtlarla çıkarsanız çıkın bildiğini okumaya devam eder.
işte en büyük tehlike de budur.
yoksa din kavramının sadece insanın kendi içinde başlayıp yine kendi içinde bitmesi halinde. insanın psikolojisinin üstünde olumlu sonuçlar bile doğurabilir.
ancak hicbir zaman bu kavram insanın kendi içinde bitmez. (keşke belgesel gibi görüntüler eklense sözlüğe, tam bu sırada taşlama olayları, kafa kesme olayları, kırbaç cezaları ya da vinçlerde asılan insanların görüntülerini çakardım).
ortaçağ avrupasını bildiğimiz sanmaktayız ama gerçekten de kilisenin tam bir karanlığı yaşanmıştır. ve bu yüzden ortaçağ travmasını üstünden atan avrupa siyasetinin dinlere bakış açısı değişmiştir. bu yüzdendir ki laikliği tartışmazlar. olmazsa olmazlarındandır.