2.
-
destan şiirinin sonudur, anlayana inkılabın tanımını yapar.
destan
durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,
benim adım bay necip, babamınki fazıl bey;
utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
evde cinayet, tramvay arabasında zina!
bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;
başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
çatla sodom-gomore, patla bizans ve roma!
öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!
allahın on pulunu bekleye dursun on kul;
bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
bülbüllere emir var: lisan öğren vakvaktan;
bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.
(1947) necip fazıl kısakürek