Kaçarak, olay yerinden uzaklaşıyordu. Çok telaşlıydı, telaşlı olduğu kadar da korkuyordu.
''Cinayet işleyebilriim. Hatta bu benim hoşuma gidebilir ama bir cinayete tanık olmaktan, nefret ederim. Keşke kafamı hiç kaldırmasaydım. Adamın haykırışı hala kulaklarımda! Orospu çocuğu, sanki çok iyi bir bok yedi!''
Koşmayı bırakmıştı. Dinlenmek için, bir çıkmaz sokaktaki, son apartmanın altında çömeldi. Bir sigara yaktı. Sigarasını içerken, az önce tanık olduğu cinayeti düşündü. Daha önce kendi işlediği cinayeti düşündü.
''Benim işlediğim cinayet daha farklıydı. Ben önce işkence yapmıştım.''
Biten sigarasıyla, bir diğerini yaktı. Apartmanın balkonlarından kendisini izleyen bir çocuğa seslendi. ''Ufaklık bana bir şişe su atabilecek misin?''
Küçük çocuk, terli, yorgun, pis ama çok yakışılıklı bu adamın isteğini yerine getirebileceğini söyledi. Üç, beş dakika sonra, çocuğun elinde bir şişe su ve bir de ipe bağlanmış bir poşet vardı. Poşetle birlikte, şişeyi indirdi. Adam, küçük çocuğa teşekkür edip, şişeyi anında dikledi. içi yanıyordu. Söndürmesi gerekiyordu.
''Yıllar önceki cinayette, içim yanmıştı yine... Litrelerce bira içmiştim, hepsi buharlaştı. Onlarca dondurma yemiştim, hepsi eridi. Yangınım sönmedi!''
Tekrar apartmanın önüne çömeldi. Bir sigara daha yaktı.
''Yıllar oldu, cinayet işleyeli. O'nu seviyordum, yıllarca sürmüştü bu sevgi. Birbirimizi hep seveceğimizi, bu sevginin hiç bitmeyeceğini, fakat birbirimizin olabilmemiz için, öncelikle birbirimizi haketmemiz gerektiğini düşünüyorduk, çünkü o zamanlar çocuktuk!
Sonra kendisini hakettiğimi söyledi. Başlayalım, dedi. Yeniden doğalım, dedi. Bense, yeniden doğmak için ölmemiz gerekir, demiştim. Henüz ölmedim, dedim. Yeniden doğmak için çok erken, dedim. Seni şimdi bulursam erken kaybederim, dedim. O, üzüldü. Sadece üzüldü. Ben üzmeye devam ettim.
ilk darbelerim hafifti. Ama yüzüne vurduğum için, canı yanmıştı. Şu an seni istemiyorum, demiştim. Yüzü hafifçe dağılmıştı!
Etkileyici darbelerime devam ettim. Sen boşluktasın, dedim. Bu darbe, yüzünü iyice dağıtmış olacak ki, bütün güzelliği silinmişti, yüzünden. Ağlıyordu.
Ağlamasını istemedim. Göz yaşlarını ellerimle sildim. Kendi açtığım yaraları, kendim temizleyecektim, piskopatça! Bir ömür boyunca birlikte olacağız, dedim. Sanki oksijenli suyla, yüzündeki kanı silmiştim.
Toparlanmasını kabullenemezdim. O'nu öldürmeliydim. Son darbeyi, yüzüne değil, yüreğine vurmam gerekiyordu. Öyle de yaptım. Tam kalbine, büyük bir darbe indirdim. Artık bir katildim.
ifade vermek için, en yakın arkadaşımın yanına gittim. Bu tür cinayetleri, sadece arkadaşlar sorgulayabilirdi. ifademi verdim. Sorduğu bütün soruları soğuk kanlılıkla cevapladım ki, son soru canımı yaktı.
-Kalbine nasıl bir darbe indirdin?
-Gittim. Sadece gittim. Aradı, cevaplamadım. Mesajlar attı, okumadım. Haberler gönderdi, hiç umursamadım. Gittim sadece, hayatından tamamen gittim.
Bu cevabın üzerine, sorgu memurunun göz bebekleri büyüdü. Yüzünün rengi atmıştı. Ağzından çıkan kelimeleri, anlamak çok güçtü.
-Bu cinayetin bedeli müebbet!
Evet, ben bir aşkı öldürmüştüm. Şimdi cezasını çekiyordum. O arkadaşım gerçekten de, bu cinayetin bedelinin müebbet olduğunu bilmişti. Ömür boyu, ben O'nu düşünmeye mahkum edilmiştim.
Bugün, cinayet işleyen adamda, eminim ki ömür boyu müebbet yiyecektir.
Kafamı kaldırdığımda, sevgilisine, seni aldattım demesi büyük bir darbeydi. O, arkasından vurmuştu! Kızın midesi bulanmıştı, kin kusmuştu!
Sonrasını hiç bilmiyorum.
Sadece koştum. Ayağım takıldı, düştüm. Tekrar ayağa kalktım. Yürüdüm, saatlerce. Yoruldum. Dinlenmem gerektğini düşündüm. Kimseler dinlemedi. Hala yorgunum...''
Ayağa kalkıp, geldiği yöne doğru yürüdü. Sessizce!