ailenin kültür seviyesinin ve anlayışının etkili olduğu konudur.
koruma iç güdüsü yüksek olan ebeveynlere sahip çocukların, erken yaştan itibaren baskı altına alınması, kendi seçimlerinin yapılmasına izin verilmemesi, bütün kararlarına müdahale edilmesi ve inisiyatif kullanmalarının engellenmesi sonucu, bu konularda kendilerini geliştirmeleri çok mümkün olmayacaktır. ömrü boyunca onun yanında olunamayacağını, bazen kendi ayaklarının üzerinde durması gerektiği, bir şekilde anlatılmalıdır. en basitinden, 'ben sana güveniyorum ama çevrene güvenemiyorum.' önerisini yok etmek gerekir. kendi çevresini bile seçemeyen birey, hayatının geri kalan bölümünde de, devamlı olarak güven problemi yaşayacaktır. en kötü durum ise öz güven eksikliği olacaktır.
yaşayarak öğrenmek, öcü gibi muamele gören bir yöntemdir. en azından aileler için böyledir. empati yaparsak, bazen onlara da hak vermek gerekir. yozlaşmış toplumlarda, tecrübesiz insanların nasıl sömürüldüğünü, her gün üçüncü sayfadaki haberlerde okuyoruz. yine de insanın kendi yaşayıp öğrenmesi ile başkasının anlatmasıyla fikir sahibi olması arasında büyük fark vardır. kirlenmek güzeldir der bir reklamda. bazen zarar görmekte güzeldir. sobaya dokunup elini yakmayan çocuk, bir gün o sobayı kucaklamaya çalışabilir. bu sebepten ötürü bazı şeyler, daha genç yaşta, en zararsız halleri ile tecrübe edilmelidir. ilerleyen vakitlerde, çok daha ciddi sorumluluklara sahipken yaşanan bir hadise, kişinin kendisine, çevresine onarılmaz hasarlar verebilir.
en önemlisi ise, insanın kendisini gerçekleştirmesine izin verilmelidir. bu dünyada kimse, bir başkası olmak istemez. ben babam olmak istemem, kız kardeşim annem olmak istemez. bunu beklemek en büyük hatadır. uzun vadede, sizi sevip örnek aldığını düşündüğünüz evladınız, aslında zaman içinde size kin duyan, ilk fırsatta sizi bırakıp gitmek isteyen bir bireye dönüşebilir. eminim ki bu kimsenin hoşuna gitmez. en başta da o evladın.