AKP çevreleri diyordu ki "Daha ortada tasarı yok, önce bir görün. Niye reddediyorsunuz?" Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Bu hükümetin yargıyla, TC'nin temel ilkeleriyle problemi var. "Ben yönetime geldim, bu anayasaya göre yöneteceğim" demiyor. "Ben yönetmek üzere geldiğim devleti kendi görüşlerime göre yeniden oluşturacağım" diyor. Devletin yeniden oluşturulmasına gerek varsa bunun nasıl yapılacağı bellidir. El birliğiyle, müzakere ederek, canlı bir süreçten geçerek olur.
"12 Eylül Anayasası'nı değiştirmek istiyoruz ama 12 Eylül anayasası gitsin yerine AKP anayasa gelsin" anlayışını kabul edilemez. Bu AKP anayasası... Yargı yargı olmaktan çıkıyor. 12 Eylül rejimi dahi, askeri rejimler dahi, yargının siyasi iktidarın kontrolü altına girmesini bu iktidarın şimdi yaptığını aklından bile geçirememiştir. Camiye siyaseti sokmayın diyoruz. Cami kimsenin olmamalıdır, tüm Müslümanların olmalıdır.
ikinci temel gerçek: Kışlayı partileştirmeyin, şunun kışlası, bunun kışlası yapmayın. Şimdi bu tehdit işliyor. Bunun da vahim sonuçları var. Canım biz yaparız kimsenin ruhu duymaz, cami bizim camimiz olur, kışla bizim kışlamız olur, kimsenin de sesi çıkmak. içine sindirmeyeni tehdit ederiz duruma hâkime oluruz.
Mahkemeye siyaseti sokmayın. Tam bu noktaya yönelik bir sistemli girişimle karşı karşıyayız. Kendi yargısını, adliyesini kurmak üzere harekete geçmiştir. Efendim demokratik ülkelerde böyle laflar bahanedir. işin özü AKP'nin kendi yüksek yargısını kurma arzusudur.
iktidarın 3 temel hedefi var: Anayasa Mahkemesi, HSYK ve siyasi partileri denetleme işlevini yargıdan alıp, denetlenecek olan siyasilerin kararına bağlama. Siyasi partiyi hukuki denetimden kaçırma, hukuk dışına çekme, hukuku da siyasetin emrine sokma. Anayasa Mahkemesi bu yasa geçerse AKP'nin Anayasa Mahkemesi olacaktır. Anayasa Mahkemesi üye sayısı 19'a çıktı. 3 üyeyi TBMM seçecek. 2'si Sayıştay'dan, 1'i barolardan seçilecek. Cumhurbaşkanı geriye kalan 16 üyeyi seçecek. Cumhurbaşkanı 5 üyeyi avukat, yönetici, raportör olanların arasından doğrudan kendisi çekecek. 2 tane vatandaşların arasından seçecek, yani 7 kişiyi doğrudan kendisi uygun gördüğü gibi belirleyecek. Geriye kalan 9 üyeyi de şöyle seçecek. Yargıtay'dan 3 üye, Danıştay'dan 2 üye, Askeri Yüksek idare Mahkemesi'nden 1 kişiyi, 3 üye de YÖK'ten seçecek. RTÜK'ün hakkı yenmiş, Cumhurbaşkanı RTÜK'ten de seçsin. Bu 19 kişiden sadece 4 kişi hukukçu olabilir. Vatandaşlardan seçerken Deniz Feneri'ne gereken önemi elbette gösterecektir.
Diyebilirsiniz ki "Cumhurbaşkanı seçmeyecek de kim seçecek, ona güvenin" ama ne yazık ki yaşadığımız deneyim bize bunu göstermiyor. YÖK Başkanı, YÖK atamaları ve rektör atamaları... Bir izzet Baysal Üniversitesi ataması var ki unutulmuyor.
Yüce Divan sıfatıyla anayasa mahkemesi Cumhurbaşkanı'nı yargılama konusu gündeme gelirse ne olacak? Bu bir korku etkisiyle hazırlanmış, yüce divan korkusuna karşı hazırlanmış bir değişiklik. Eğer açılan israil'in Türk topraklarını 49 yıllığına alması konusu eğer bu anayasa mahkemesine değil de yeni anayasa mahkemesine giderse sonuç ne olurdu?
HSYK'ya Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Siyasilerin yargılanması artık Meclis'in iznine bağlı. Grubu olan partilerden 5'er kişi ve bir de Meclis başkanı "kapatma davası açılsın mı açılmasın mı" diye oy kullanacak. Oy kullananlardan biri de kapanması istenen parti olabilir. 3'te 2 oyla alınacak karar. Yani bu tilkiye kümesteki tavukları emanet etmektir. Mahkûm olmuş, bir daha olmayayım diyor. O zaman Anayasaya saygı göster, hayır benim anayasam olsun diyor.
Yanına da garnitürleri koymuş, kadınlara hak, 12 Eylül'e yargı hakkı. Bunları tek tek getir oylayalım. Ne alakası var bunların HSYK'yla. Bu oylama tarzı bir tuzak, tertip, kötü niyet, köşeye sıkıştırma. Bunun inandırıcı hiçbir yanı yoktur. Bu oylama tarzı, bu anayasa değişikliğinin altındaki zihniyeti açıkça ortaya koymaktadır.
tüm bunlar gerçekleşirse bildiğimiz Cumhuriyet artık aynı cumhuriyet olmayacaktır.