Bunu tanımını gelişimini, gelişini, gidişatını farklı bir yoldan yapacağım;
Gelişen, zekileşen toplumla beraber aslında gerileyen, salaklaşan bir toplum tanımı yapılmalıdır.Çünkü 'akıllılık' dendiğinde herkes (ve ya çoğu kişi için) iyi ezber yapmış kişiler gösterilir. Halbuk ki iyi ezber yapmak. Daha kısa ve daha az çabayla ama daha kısa zamanda unutulup giden bir teknik.Peki bu eğitime nasıl yansıyor?
Aristo,Galileo,Einstein gibi devrimci ve kendilriyle zekanın tanımını oluşturabilecek kişiler de bunu çok iyi dile getirmişlerdir.Hepsinin vurgualadığı kilit nokta zekayı, yaratıcılığı yükseltmenin ezbere değildeneyime yani bilgiyi özümsemeye dayandığıdır.Kişi ezberlemek yerine özümseyerek hem bilgiyle iyice yoğurulacak hem de onu başka bilgiler ile harmanlayacak duruma gelecektir.Ama günümüz sistemin izlediği nokta ise işlevselci John Dewy'in bilgi bombardımanına tutarak eğitmek olmuştur.Aslında buna pek fazla eğitmek denmese de.
Bundan dolayıdır ki zekayı iyi bir cevap veren öğrencilerde olduğunu zannederiz.Ama asıl zeakayı iyi bir soru soran öğrencide aramaız gerekliliğidir. Gerçi bu da biraz arz-talep ile ilişkilidir.Çünkü faydacı bir sistemde yaşadığımız için en kısa yoldan hiç çözümle ilgili olmayan sözde çözümü benimsemiş olmamızda yatar çünkü sistem bunu gerektiri.Yoksa sizde adapt sorunu yaşayıp elemine olursunuz.
Aslında bizim şu anki sistemde zekayı bulma tekniklerini kısaca bir gözden geçirecek olursak;şirkette en iyi kar getiren eleman, şeyhlerde en fazla mürit toplayan, liderlerde uğruna en fazla ölebilecek ordu toplayan, öğrencilerde en iyi cevap verenlr zeki olarak nitelendirilir.Dikkat ettiyseniz hepsi de resmen arz-talep ilişkisine dayalı olarak şekillenmiştir.
Ama zamanı gelince artık bunu pek fazla işe yaramadığı ortaya çıktığında o zaman belki zekanın tanımı da gözden geçirilir.Ancak o zaman iyi soru soran öğrenci, daha fazla deneyim yaşayan kişihayretler içinde karşılanacaktır.
Bunu şimdilerde de görebiliriz.Büyük üniversitelerde bazıbüyük hocalar (?) sizleri aldığınız notlar değil, sorduğunuz sorularla değerlendirirler.Ya da işe alınırken cv'nize bakarak yaşadığınız deneyimler kontrol edilmektedir. Gerçi işlevselci bir sistem benimsendiinden dolayı bunları da kendi sistemlerinde de eriterek kabul ettirselerde yine önemi inkar edilemez.
Velhasıl ezberci zihniyete saplanmış bir toplum gelişmekte olan bir toplum değil ! gelişmekte olmakta olmay çalışan ülke pozisyonunda olur.Çünkü burada bilim adamı değil sadece bilim adamı kontenjanını dolduracak elemanlar aranır, öğrenciler ise sadece gelişmekte olduğunu gösteren birer simge haline etten püften okuyup kitap başında ( ama ezberden dolayı hiç bir işe yaramayan kitap lar başında) çürüyüp başka ülkelere esir olma nedenlerini düşünüp durular.Bilim adına ne halt yeneceği de pek önemli değil ...