belli bir konsept çerçevesinde büyüyerek markalaşmayı başarmış ama büyüme hızı, altyapısının çok üzerinde olduğu, fiyatların ise artık açgözlülük seviyelerinde dolandığı için yakın gelecekte ciddi sıkıntılar yaşayacak, bu sene de üç-beş gün olsa da uğrayabildiğimiz tatil beldesi. alçatı'nın taş evleri, yel değirmenleri, butik otelleri, arnavut kaldırımlı sokakları, mekanları kendisini diğer tatil yerlerinden ayırıyor. örneğin en yakınındaki çeşme' merkezinin hiç bir çekiciliği ve özelliği yoktur. sıradan bir tatil yeri gibidir dükkanları, sokakları, rıhtımı. bu açıdan ha erdek, ha akçay, ha çeşme...işte bu noktada alaçatı kendini ayırıyor fakat bu ayrışımın maddi ve manevi maliyetlerinin oldukça yüksek olduğunu söylemeliyim. öncelikle alaçatı'da fiyatlar da rüzgar gibi uçuyor. her sene, açılan mekan sayısı kadar fiyat enflasyonu da yaşanıyor. özellikle konaklama fiyatları; ilk defa bu sezon alaçatı'da kalmadık. nasıl olsa arabamızla geldik deyip, ılıca'da kaldık. yeme-içme fiyatları da uçmuştu bu sezon. iyi bir yemeğe verilen paraya hayatta acımam ama bu sezon alaçatı'da o paraları verirsem içimin acıyacağını hissedip, orta kesim yerlere takıldık daha çok. balık yiyecekler için kaptan'ın yeri bu sezonun en iyilerindendi. fiyat/performans olarak ise yusuf'un yeri'ni beğendik: yemeklere çok para vermek istemeyenler ve öğrenciler için cennet gibi bir yer. bu arada imren'in irmik tatlısı hala enfes.
fiyatlar konusunda maalesef alaçatı'da açgözlülük hakim olmuş durumda.
bu sezon sokaklar hafta içi bile kalabalıktı. gerçi alaçatı sokakları küçüktür, buna dışarı atılan masa sandalyelerde eklenince sokak kalmaz pek. dolayısı ile yoğunluk birazda bundan kaynaklanıyordu. ara sokaklar, hatta cami meydanı bile boştu yoksa. yoğunluk mecburiyet sokağındaydı sadece. alaçatı bitiyor mu bilemiyorum ama benim için hala keşfedilecek ara sokakları var. evet kalite ve elit bir yer olmaktan ziyade piyasa yeri olmuş izlenimini veriyor artık. ama bence alaçatı'yı asıl bitirecek olan fahiş fiyatlar ve dolayısı ile açgözlülüktür.