bu başlık altında entryler konu dışına taşıp jackskellington'ın darbecilere nasıl baktığı, akp ve başka şeylere bakışıyla bir kalıba sokulmaya çalışılmış.
nedense insanların ne düşündüğü önemli değil de ne oy verdiği yani ne tarafta durduğu daha önemli. herkes kalıplara uyduramadığı bir yazarı kalıplara sokmaya çalışıyor. sözü edilen yazar arkadaşla çok benzer fikirlerim olduğu noktalar olsa dahi çok zıt yönlerimiz de var. uyuşamıyoruz diye onu anlamamazlıktan gelemem.
türkiye'nin beni en çok rahatsız eden yönüne yeniden hepiniz eğilmek zorunda kalmışsınız. bir düşünceyi tanımlamaya çalışıyorsunuz. daha darbeci, darbe yandaşı ne diye ortak bir tanımla tanımlayamayınca asıl meseleyi tartışmak oldukça zor oluyor. hepimizin kafasında farklı darbeci ve yandaşları tanımı var. sonunda birbirimize düşüyoruz ve asıl meseleye beynimizi kanalize edemeden gücümüzü tüketiyoruz.
önce suçlu kimler basite indirgeyip yazıyorum. "darbeci ve darbe destekçileri. "
yukarda bir entrymde darbeye giden yolun taşlarını döşeyenler sağcı solcu kesimler diyerek sataştım. fakat asla darbe yandaşı olmakla suçlamadım. sonuçta o insanlar fikirlerinin mücadelesine düşmüş idealist insanlardı. en fazla mağduriyeti onlar çekti. fakat benim önceliğim onlar değil. hiçbir şey yapmadığı halde bu darbeye maruz kalan milyonlarca insan var, ve idealist meseleler peşinde koşan kaybettiği yakınları olanlar var. babam ve oğlum filmindeki baba gibi düşünüyorum. evlatlarımız fazla idealistliklerinden dolayı heba oldu. tabi onların suçu idealist olmaları. bir nevi katlanılabilir. devletçi yapı anarşi var deyip tepemize bindi. bize onları bahane etti ve biz birbirimize düştük. kesinlikle katlanılamaz. ama şu anarşistler böyle yapmasaydı ne kendileri ne biz zarar görürdük dedik. haklıydık ama bu söylem eksik kalır. devleti provoke etmiş bir grup olabilir, devlet dobermanlarını kontrolsüzce salmamalıydı. anarşist dediklerini kanun ve düzen içinde kolluk kuvvetleriyle yakalamalıydı. asıl suç darbeye neden olanlar değil darbeyi yapanlar da. darbe yapmak orantısız güç kullanmak gibidir.
darbe yapanı açık açık savunmayan kişileri darbeci veya darbe yandaşı denmesini yanlış bulurum. toplumu darbeci ve darbe karşıtı diye sırf görüşleriniz farklı diye suçlayarak ayırmanıza gerek yok. darbe karşıtları da bir çok parçadan oluşur. bunlara tahammül etmek gerek. mesela jackskellington gibiler her türlü devletçi yapıya karşı olduğundan darbeye karşı iken seçtiği yol her türlü darbeci ve devletçilerle mücadele, ben aynı şeyi düşündüğüm halde karşımdakinin zalimliğini bilerek zamana yaymayı ve zaman zaman üstlerine gitmeyi savunuyorum. fethullah gülen görüşü ise otoriteyle mücadele etmek zordur, o yüzden onunla mücadele etmek yerine onlarla iyi geçinip içlerine girerek, yakın durarak diyalog oluşturmak ve içlerine sızmak, zamanla o yapıları ele geçirmek. bazıları ise buna şiddetle karşı, çünkü bu kez zaten şikayetçi oldukları otorite başkalarının eline geçecek. örnek olarak israil devletine karşı tutumlarımıza bakabilirsiniz. bazıları sert güç kullanmayı savunurken bazıları uluslararası platformda baskı oluşturmak için ne kadar büyük yanlışlar yaptıklarını yüzlerine vurmayı istiyor. fethullah gülen ise onlarla iyi geçinip kendi yanımıza çekmemizi ve zarar görmeden bir ilişki kurmamızı istiyor.
bu arada bazı arkadalar darbeciler yargılanamaz, şu olamaz bu olmaz demişler. bunları yazanların çoğu belki çok yakınım, belki fikrim örtüşen kişiler olabilir. fakat buranın türkiye olduğunu unutmuşlar. türkiye'de her şey mümkündür. yeter ki istensin. yargılayamazsan onursuzluk yüklersin. yargılanamıyor ama "vicdanlarda suçludur" deyip suçluluğunu ilan edersin. itibarını yok edersin.
jackskellington'a göre bunu istemeyen bir parti ve taraftarları var. sadece kendilerine karşı olanı sindirmek ve kendilerine karşı olan darbe grişimleri için darbeye karşı duruyorlar diye düşünüyor belki... onun akp'lileri sıkıştırması ise farklı anlaşılmaz tepkiler doğurmuş.
hepimiz darbecilere karşıyız ve hepimizin farklı yoğurt yiyişleri var. birbirimizi sevmeyebiliriz ama haksız suçlamalara gerek yok.
yine asıl konuya gelemeden konunun taraflarını tanımlamakla gücümüzü tükettik ve uzun bir yazı yazmış bile olsam konuya başlayamadan bitirmek zorunda kalıyorum.
bundan bıktım arkadaş.
batılıları bu yönden bizden önde görüyorum. adamların ortak paydaları var ve kişilerin ne olduğunu tanımlamak yerine direk karşı olduklarına karşı birleşebiliyorlar. kaçmaz denilen askerlerin mahkemeden kaçması mümkün olmuş olsa bile insanların vicdanından kaçamazlar.
kanunlar darbecileri suçlu gördüğü halde hukuku uygulayanlar onları temize çıkarsa bile, kanunları yapan otoriteler onların üzerine gitmemeyi seçmiş olsa bile darbe yapanları bu halk her türlü zorlamaya rağmen vicdanında mahkum etmiştir. insanlar öldükten sonra iyi anılmıyorlarsa bu kendilerinin yaşarken yaptıklarına bağlı. bu toplum darbecileri affetmiyor ve her türlü darbeci oluşuma karşı duruyor. bunu belki çok sert baskılar yüzünden dile getiremiyor veya tepki koyamıyor olabilir ama verdikleri oylar ile sonucu görüyoruz. kenan evren'e kaçımız saygı duyuyoruz? öldüğü zaman arkasından kaçımız hakkımızı helal edeceğiz? istediği kadar hapse girmesin vicdandan daha büyük yargıç var mı? birinin alması gereken cezayı almaması da vicdanların taşıp daha büyük tepkiler vermesine elbet neden olacaktır. akp'ye oy verdiğim halde akp'nin kenan evren'e sahip çıkmasını da anlamış değilim. ister ceza alsın ister almasın. çıkıp bu adam darbecidir, halka büyük zararlar vermiştir. böylelerine lanet olsun demenin neresi suç? kenan evren hakaret diye mahkemeye verse mahkeme yaptıklarına bakacak, "hakikaten yapmış olduğun için hakaret değil, gerçek" deyip hakaret olmadığına karar verip tescilleyecek.
faydası yok diyebilirsiniz. size göre faydası olmayabilirse bile başkalarının fayda gördüğü bir şeye karşı tarafsız olmalısınız. hatta zararı da yok diyorsanız faydası belki vardır deyip destek olmalısınız. karşı çıkmanın manası yok.