1950 öncesini ve 1950 sonrasını karşılaştırmak, hangisinde daha çok ilerleme sağlandığını konuşmak herşeyden önce altyapı, yol, köprü, baraj, santral ve fabrika yapımına hangi dönemlerde ağırlık verilmiş buna bakılarak konuşulabilir. bakan da bariz bir şekilde görecektir ki 1950 sonrası bu saydıklarımız açısından öncesine göre kat ve kat fazla ilerlemenin görüldüğü dönemdir. bunda ise tabii ki dışa açılımın payı çok büyüktür.
1950 öncesinden övgüyle bahsedenler dışa kapalı bir ekonominin cari açığının olmamasını öne sürerek ekonomi konusundaki bilgilerini ortaya koymaktadırlar. zira zaten tarımdan başka ihracatı olmayan kapalı ekonomiye sahip bir ekonominin ithalatı çok cüzidir ve cari açığı olması imkansızdır.
1950 öncesi insanların yaşam biçimleriyle 50 sonrasını da göremeyen, tüketim toplumuna geçen ülkenin zengin ve insan gibi yaşamanın bir bedeli olduğunu görmek istemeyenler 1950 sonrasını ülkenin karanlık dönemi gibi görmeye devam edecektir. halbuki ortalama bir çinli tarım işçisi gibi yaşayan 1950 öncesi halkı için zaten tek tip yaşam istanbul jakobeni ve ankara memurunun bir bilgisi olması beklenemez.
kendileri için güllük gülistanlık olan o dönemde her köyde yol, her köyde su ve her köyde elektrik olduğunu sanan bu şapşal kesim bilmez ki bursanın köyüne bile elektrik 70 lerin ikinci yarısında o da bir sağ iktidar döneminde gelmiş.
velhasılı kelam atatürk ve ismet inönü döneminin ekonomisinde bir anadolu insanı olarak yaşamak isteyen derhal elindeki ipodu, evindeki televizyonu, bulaşık makinasını vb beyaz eşyayı bırakmalı, günde iki öğüne ve tahıl ağırlıklı beslenmeye dönüş yapmalıdır ve görmelidir ki günümüz insanının tükettiğinin yarısı devletin kasasında durmuş olsaydı o günkü gibi, bugün de ekonomide şu sorun var bu sorun var demeyecek ve çin gibi cari açıksız bir ülke olabilecektik.