yedek subay eğitimimin başlangıcıydı. koğuşlara dağıtım yapılıyordu. x kişi bir koğuşta yatacaktık. koğuşun önünde dururken, bir önceki dönemden kalan kişilerin fotoğrafları hala kapıda asılı duruyordu. tabi ki daha askeri disiplinden yoksun, atmosferi yaşamayan kişiler olarak hemen yorum yapmaya başladık. resimler hakkında yorum yapıyorduk. o anda muhtemelen güney doğu' da bir yerlerde görev yapmakta olan kişilerle ilgili. tam bir geri zekalılık. hep bize tavsiye ettikleri mantığınızı gelirken getirmeyin lafının üzerine sanki zekamızı da geride bırakmış haldeydik. hangisi senin, hangisi benim yatağımda yatmış, vay efendim acaba neler yazmıştır yatağın altına, kıl dökmüş müdür vb.. o sırada arkamızdan bir rütbeli yaklaşmış, fark etmemişiz.
- gençler, o fotoğraftaki bir arkadaşınız yeni şehit oldu.
bir anda buz gibi bir hava oluştu. ben ve yanımdaki kişiler eminim ki, hayatları boyunca kendilerini bu derece kötü hissetmemişlerdir.
- özür dileriz, komutanım.
yatağı bana düşmüştü bu kişinin. hayatım boyunca en rahatsız uyuduğum, en çok uykusuz kaldığım dönemi geçirdim. ne yatağın altına yazdıklarını okuyabildim, ne de kıl döküp dökmediğini kontrol edebildim.