evrensel hukuk ve insan kriterleri ile ülkenin temel yapısı, dinamikleri, argümanları ve yasalarının çatışmasından kaynaklı olgudur. elbet, bakış açısı sorunudur. konuyu temel hak ve özgürlükler ekseninde değerlendirmek konuya geniş açıdan bakmak olur. bu bakış açısı da vicdani retin olması gereken bir hak olduğunu betimliyor. yani bu hak çerçevesinde kişilerin yaşam alanları daralmamalı, ömür boyu mahkemelik durumlar oluşmamalı.
halkı askerlikten soğutmak olgusunu vicdani rete yaslamak ve dayatmak cidden üzerinde düşünülmesi gereken bir olgu. çünkü, kim ne iddaa ederse etsin ölmemekten öte karıncayı dahi incitmemek bir yaşam tercihidir. vicdani retin olmamasına dair savunulan korkaklık deyişi kişiselliği su götürmez bir tarafı es geçtiği için konu eksik kalıyor her haliyle. ölmemeye yaslamak biz yaptık mecbur sen de yapacaksın düz mantığı bireysel yaşam alanına tecavüzden öte kişinin temel hak ve özgürlük kapsamının da evrensel düzlemde içine edivermek oluyor. karıncayı incitmekten çekinen hümanistik tavır, barış yanlılığı penceresine girersek konuyu ancak açımlayabiliyoruz. yoksa elbet biliniyor bu ülkenin kırsalında hala daha askerliğin evlilik için temel referans oluverdiğini. tabi konu zorunlu askerliğe uğramadan vicdani rete gelemiyor bazen. toplumların sosyo dinamikleri icabı askerliğe bakış açısı mühimliği su götürmez oluveriyor.
bu bir haktır, kişiseldir. özde halkı soğutması argümanı, sübjektifliğin doruklarında asker millete selam çakmaktadır. devletin ideolojisine ve insani gelişmişlik kriterinin neresinde yer aldığımıza bakmaktadır.
konunun kökü ciddi mana da korku imparatorluğunu sorgulamaya gider ki, korkuların aşılması için kafi psikolojik altyapının bir türlü bu topraklarda oluşamadığını görmezden gelemeyiz.