pigs three different ones

entry7 galeri
    3.
  1. sinestezimi coşturan, inanılmaz Pink Floyd şarkısı.

    şarkı mavi başlıyor, turkuaz ve yeşil arasında gidip geliyor. ama şu domuz seslerinin olduğu bölümlerde, siyah üçgenler koy oraya. gitar yüzünden şarkı sırıksıklam başlarda.

    spirallerle başlıyor, sözler girdiğinde spiral sertleşiyor ve zig zag çizmeye başlıyor. gitarın arkasından çok ince bir siren duyulduğunda, çok hızlı turuncu bir şerit geçiyor. inek çanını andıran o ses; içi bomboş ve rengi beyaz. duydukça hindistan cevizi gibi bir tat alıyorum. sürekli duyulan gitar melodisi, tekrar eden, kahverengiye çalan bir turuncu, ekşi bir tadı var.

    çok pürüzlü bir teli tutmaya çalışıyormuşum, ama teli elimin içinden çekiyorlarmış gibi hissediyorum. aynı pürüz ağzımda da var, sanki yutamadığım bir şeyi çiğnemeye çalışıyorum ve ağzımda gıcırdıyor.

    şarkının çıkışındaki domuz sesleri mor renkte, üçgene benzeyen yamuk yumuk yuvarlaklar. 05:01'de duyulan ve devam eden siren çok açık sarı.

    ardından gelen, 5:12'deki çığlığımsı sesler, bulaşık teli gibi, tiftik tiftik edilmiş düzensiz çizgiler, ama o sırada duyduğum gitar melodisi aralara yerleştirilmiş daireler gibi. şarkı buralarda kesinlikle mavi değil, garip bir kahverengi ve kırmızı. git gide turuncuya dönüyor, tekrarlaran gitar melodisi ve sürekli değişen tatlar yüzünden biraz başım dönmeye başladı.

    yeniden çığlıklar duyuluyor, bu daha çok kargalar gibi ve kargalar mavidir aslında, ama bu şarkıda değiller. duyduğum tüm hayvan sesleri şu anda ekmek kırıntıları gibi boğazıma takılmış durumda.

    çıkışta duyulan o melodi ve elektriğimsi efekt, titreyen bir tel gibi, paslı bir tadı var. şarkı sonuna geliyor, lav renginde, gitar ıslak, notalar kesinlikle ıslak ve biri ağzıma kirli bir su akıtıyor gibi.

    vokal girdi, yeşil renkte ve beni rahatlattı. ama "haha" derken sesi aniden turuncuya dönüyor, gerginlik yaratıcı. yine hindistancevizi çanları çalıyor, şu beyaz olanlar. 9. dakikadayım, tıkanmış bir lavabo sonunda açılmış ve tüm su akıp gidiyormuş gibi.

    yeniden gitar girdi, yanık kokuyor. nota ne kadar incelirse, o kadar çok kıvılcım çakıyor. güzel bir yanık kokusu, odun ya da kağıt gibi. kendi etrafımda bin tur atmış gibiyim, derinden gelen bas gitar poşet tadında, soğuk bir poşet, ama karton olanlardan. parlak kağıtla kaplanmış.

    sesler git gide azalıyor, pas tadı gidiyor ve kuş sesleri girdi. bu sesler fıstık yeşili ve turuncu şifon kumaşlar gibi.
    1 ...