''yaziyorum ama kime? sana degil, kara kediye.
kara kedi nerde? onden bekleme, arkanda gardini hazirladi bile.''
cok fazla sey yapmak istiyorum ben. ayni anda en uc ornekleri istiyorum, bir arada.
doyumsuzluk olarak algilanmasi ise en cok sinirime dokunan sey. hayir, sadece kararsiz ve merakliyim ben. herseyi merak ediyorum, tek bir fikre koru korune baglanmaktansa herseyden tatmak istiyorum. ayni anda kamu yonetimi mi okusam, yazilim mühendisliği mi, diye ikileme dusebiliyorum. ve evet, o derece ne istedigini bilmeyen, belki de herkesten daha iyi kendini taniyan biriyim. bu benim. artik hicbir yakinlasmadan tat alamayan da benim. her turlu duygumun icini bosaltan biri jet hiziyla gecip gitti hayatimdan. darmadagin etti ortaligi. birak toplamama yardim etmeyi, arkasini bile donup bakmadi. umursamadigindan degil; suratima bakacak ne yuzu, ne de cesareti oldugundan. sagolsun, sayesinde hala ofkem ilk gunku gibi canli ve her gun yenileriyle beslenmeye devam ediyor.
kizgin oldugum bir kisi daha var. o'nun bana verdigi zarari asla unutmayacagim. her gun seni dusunerek agliyorum abi ben, uc aydir. gozlerim ayni anda buyuk bir ofkeyle dik dik fotograflarina bakarken, bir yandan da cesme misali durmuyor mubarek! hadi bizi birak, ya ailene yaptigini begendin mi? gecmiyor bu aci, gecmez de.
afferim, madalya taktilar son hizla araba kullanmaya kalktin diye!
bravo.
salaksin sen, salak.
saf!
sen binmis o yesil arabaya trabzon'a yolcuga cikmaya hazirlanirken, arkana bakma zahmeti gosterdin mi bilmiyorum ama, o arabanin pesinden yere yikilan bendim. hungur hungur aglayarak arkandan bagiran bendim. sesim cikamiyordu belki, ama cok seslendim. duyuramadim sana, sen gittin.
salak herif..
daha iyisini anlatayim sana savas efendi.
fen lisesinden bir arkadas sorar; niye gitmedin mezuniyet balosuna?
- savas'la gidecektim. o gelemedi, ben de gitmedim.
halbuki savas hic olur mu? alti ustu trabzon'da oglum! rahat orada, keyfini bozmayin.
defter hazirladilar senin icin bir de.
iste o deftere tek bir cizik dahi atamadim ben.
hicbir sey hissetmedigimden, veya yazacak bir seyimin olmamasindan degildi.
sen bana bir arada oyle cok fazla duyguyu, oyle yogun ve kalici izler birakacak sekilde yasattin ki..
ne sonsuz kelimelere sigar icimde yasadiklarim, ne de tomarla sayfalara..
bu konuda ozur borcluyum aslinda sana, ama dilemeyecegim.
sen benim sozlerimi dinledin mi ki? kac kere dedim, o kullandiginin icinde kendi canini tasiyorsun sen!!
sen beni dinlemedin, ben de senden ozur dilemeyecegim.
aptal herif seni.
neyse abi, ben bu yaziyi kendime yazacagim.
birini istiyorum. o'nu dusunmek istedigim zaman dusunmek icin harcadigim vakte ve beyin hucrelerime degen biri. evet evet, noronlarimin harcayacagi enerjiye kadar hesapliyorum ben. once cevremdekilerden basladim. gozume kestirdiklerim oldu, normal davrandim. ama her hareketlerini en ince detaylarina kadar inceledim, soyledikleri her cumlenin altindan yavas yavas ic dunyalarini ortaya cikarttim. teker teker, yapboz gibi kisiliklerine yerlestirdim olaylara verdikleri tepkileri. sonucunda cikan organizmalari begenmedim, cope attim. pekte yakinimda olmayan insanlardi zaten, vazgectim. birkacini hayatimdan cikarttim.
devam edecegim ama, bu sefer yanilmamak kosuluyla. ben o hatanin bedelini odedim.
sifirdan baslatacagim biri olmali diyorum simdiyse. onun hafizasinda yer edecegim goruntume, kisiligime, kendi ellerimle sekil vermem gerek. zayif noktalarimi asla ogrenemeyecek biri. bir nevi ozu koruma icgudusu sanirim bu, cok zarar gordugumden olsa gerek. bir de boyle deneyelim bakalim..
ve evet, bazen ben de yazabiliyormusum iste. sabaha karsi uykusuzluk, akildan cikmayan, ama artik yanimda olmayan bir dost, universite sinavi zimbirtisi ve ''sevebilme'' istegi. fonda ise aptal bir sarki, aynen soyle diyor bana;