her pikniğin vazgeçilmezi olan mangal babadan oğula geçen bi durumdur. baba artık mangal yakamayacak yaşa geldiğinde en büyük oğlu durumu devralır. büyük oğul, sabırla mangalı tutuşturabiliyorsa ve etleri çiğ bırakmadan iyice pişirebiliyorsa artık ailede "mangalı yakmaktan sorumlu kişi" ilan edilir. baba, "mangal yakarken gerekli replikleri" oğluna itinayla öğretir.
"ilk önce biberleri getirin", "bak bu etleri çok sık dizmişsiniz, olmaz.", "kızım arabanın arkasından şunu getir" "ooo ateş baya harlandı" gibi mangal yakanın mutlaka kurması gerken cümleler öğretilir. eğer evin en büyük oğlu araba alırsa mangalı arabanın bagajında gezdirmek zorundadır.
fakat mangalın iyi ve kötü yanları da mevcuttur.faroe adalı bilim insanları hiç üşünmeyip araştırmışlar ve sonuç olarak mangal yapmanın bel ve boyun kaslarına iyi geldiğini bir nevi spor olarak da görülebileceği yönünde görüş birliğine varmışlar. ayrıca mangaldan çıkan gri dumanın göze iyi geldiğini ve gözdeki mikropları öldüremede önemli rol oynadığına dikkat çekmişler.
farelerde yapılan testlerde mangal dumanı yiyen fare gözü 3 gün kıpkırmızı gezerken mangal dumanı yemeyen fareler ise diğerleriyle; "kırmızı göze bak ehehe " şeklinde dalga geçmişlerdir.
bir başka araştırmada tabikide isviçreli bilim adamları mangalın kanserojen madde içerdiğini ve biriken bu maddelerin ilerde herhangi bir hastalığa ya da düğüne davetiye çıkaracağından bahsetmişlerdir.
bu durum halkın arasına karışıp sorulduğunda da "atın ölümü arpadan olsun bizimki de mangaldan ehehehe" şeklinde gayet sulu bi cevap alınmış.
neyse mangalın yararı zararı kimin umrundaki, önemli olan pikniklere ve damağımıza kattığı tat. *