martin scorsese, mean streets'den (1973) beri özellikle iç mekan ışıklandırmalarında caravaggio'dan etkilendiğinden bahsetmiştir:
"...
1970'lerin başında Kaliforniya'daydım, ve beni -ve başta Paul Schrader olmak üzere,diğer yönetmenleri- en çok etkileyen şey ışığın ve gölgenin sıradışı kullanımı oldu. Edward Hopper'ın da büyük etkisini hissettik ama oradaki ışık ve gölge, binalar, odalar ve nesnelerle ilgili iken caravaggio'da insanlardır.
çalışmaları hakkında bize en vurucu gelen, onlardaki gerçekçilik olarak algılanabilecek şeyin sıradışı gücü oldu, mesela, Judith'in Holofernes'in kafasını kesişi var, ki zor bir iştir, ve yüzünde görebilirsiniz.
......
caravaggio, mean streets'de kameraman Kent Wakeford ve benim ışık patlamalarının dramatik etkisini almaya çalıştığımız bar sahnelerinde, ve kundun'daki iki kehanet sahnesinde vardır.
......
Aviator'da Leo [DiCaprio]'nun 1946-47 yıllarında gösterim odasında sinir krizi geçiren Howard Hughes olarak bir sahnesi vardır: duvarlar kırmızımsı bir renktir, ve projektörden gelen bir ışık hüzmesi vardır. Özellikle Bob [kameraman Robert Richardson]'un Leo'yu sakallı, tırnakları uzamış, ve bir uçak kazasından dolayı vücudunun %75'i yanmış bir halde beyaz deri bir koltukta oturur ve kafasının arkasında bir ışık hüzmesi varken çektiği sahne. Bana göre bu sahneler tam caravaggio'dan çıkmadır". (*)