türkiye'nin en iyi tıp eğitimini vermesine rağmen aynı zamanda çok da sıkı değildir. ilk 3 sene dilenirse hiç derslere uğranmayabilir bile, buradaki gönüllü bir avuç genç derse gidip kaset notu çıkarmaktadır. kaset notları derste hocanın sesi kaydedilip, daha sonra evde hocanın slaytları ile harmanlanarak hazırlanan mükemmel notlardır. textbooklardan daha yararlı ve daha kolay anlaşılırdır. yine de ilk 3 sene en zor yıllardır, bu yıllar atlatıldıktan sonra okulu bitirememek pek mümkün değildir. 4-5 sınıflarda stajyer mertebesine yükselen öğrenci için bu yıllar yaşadığımız şehiri ve ülkeyi gezip tanıma yıllarıdır. ancak tam götü başı dağıtmışken 6. sene tokat gibi gelir. bu sonuncu yılda öğrenci elinden tutulup intörn * yapılır. nöbetler ve ağır iş yükü altında ezilirken bir yandan da tus çalışması için gazlanır. işte bu dönem neden konservatuar değil de tıp fakültesine girildiğinin sorgulanma aşamasıdır. genelde hacettepe'nin intörnlüğü ağır olduğu için, bazı insan üstü varlıklar dışında ilk eylülde tus kazanılamaz. mezun olduktan sonra koca tıp fakültesini bitirdim doktor oldum bitti biraz gezip tozayım hocu derseniz nisan tusu da kazanılamaz. nisan tusundan sonra zaten bahar-yaz ayları gelir sikerim lan benim tatile ihtiyacım var derseniz sonraki eylül de kazanılamaz. sonuç: yaptığım anketler sonucu hacettepe tıp fakültesi mezunları için en uygun ve psikolojiyi en az bozacak olan yöntem, intörnken tus yokmuş gibi yaşayıp boş vakitlerde gezmek, mezun olduktan sonra bir aylık kısa bir tatil yapıp daha sonra nisan tusuna kadar 7 ay boyunca insanlıktan çıkarak çalışmaktır. tabi bu arada zorunlu hizmet işini bi şekilde halletmeniz de gerekir, gidip istifa mı edersiniz yoksa orada kalıp 1 yıl çalıştıktan sonra tusa mı hazırlanırsınız orası size kalmış.