uuserlardan denemeler

entry106 galeri
    90.
  1. Do, Re, Mi...

    Karamsar bir müzikalin, en yalnız repliği. Sahnede bir adam... Sadece bir adam, ne dekor, ne müzik, ne dans eden oyuncular ne de alkışlayan insanlar. Hatta salon bomboş.

    Do, Re, Mi...
    ...
    Kırık bir mikrofonla kayıt yapmak ses tellerinde fazla mesaiye yol açıyor ve insanın gırtlağına mikrodalga fırında gereğinden fazla kalmış tavuk gibi bir tat bırakıyor. Kırık bir mikrofonla insanlara bir şeyler anlatmak, anlatmaya çalışmak. Anüsüm yırtılacak gibi hissediyorum, her seferinde kalbim yırtılıyor. Minik bir gölü andıran, çürümüş kan birikintisine basılan bir dal sigara gibi 'cız' diye çığlık atıyor yüreğim her gece.

    insanlar orgazm sonucu dünyaya gelen ahmak yaratıklardır henüz anlaşılamayan ve hiçbir zaman anlaşılamayacak olan. Bu denli zevkli başlayan bir yaşam macerası, neden sıkıntıyla devam eder? Ve neden hüzünlü biter? Merhamet denilen şey, çektiği acılar yüzünden sürgün edilmiş gibi uzak diyarlara ve vicdanlar asılmış iğreti şehirlerin gri meydanlarında. Sevimli olmak Âdem'in çocuklarına artık yakışmıyor, artık o maskelerin altında ne olduğunu biliyor bütün evren, tanrının gizli dosyalarını kurcalamış da şeytan, bütün fotokopileri uçakla şehirlerin üstüne yağdırmış gibi....

    Düşünmek... Düşünmek... Düşünmek...

    Tanrıya çektiğim 426. telgrafda bile; 'insanlardan düşünme yetisini geri almasını' istiyordum ta ki postacı bir şizofren olduğumu yüzüme vurana kadar. incindim. insanlar başkalarının kusurlarını yüzlerine vurmamalı, sanki tanrı tokat atmış gibi acıtıyor. Düşünmek ve içmek.
    Düşünmek beyin damarlarıma işkence ediyor gibi. Sanki birileri damarlarıma elektrik şoku veriyor, Filistin askısına asıyor, tırnaklarını çekiyor. Düşünmek biraz da beni alkol tüketimine zorluyor. O halde düşünce kapitalist midir? içki içtiğimde düşünmüyorum. Bu durumu seviyorum hatta aşığım. Bir şeyler hakkında endişe duymadan vakitleri öldürebilmek, sakince ve huzurlu bakabilmek, anlamsız bir şekilde boşlukta amaçsız salınan Eylül yaprakları gibi durabilmek, harika bir durum açımdan.

    Do, Re, Mi...

    Bir canlıyı öldürebilmek herkesin cesaret edemeyeceği bir şey fakat yok etme güdüsü bütün insanların bilinçlerinde pusuya yatan bir canavar gibi. Zevk için balık tutmak ve çaresiz çırpınışlarını izlemek, insana özgüven tazeleyen bir durum. Balık, 'son' diye düşünürken ağzındaki iğneyi dikkatle çıkartıp onu tekrardan denize salmak ve o an aklından geçirdiklerini düşünebilmek bir meditasyon şeklidir. Ve balığın canını bahşetmek kimseyi tanrılaştırmaz. Eğer bu durum insanı tanrılaştırsaydı, her Pazar günü dünya tanrıdan geçilmezdi... Ve tanrılar intihar etmez, sadece unutulur yarattıkları tarafından. insanoğlu, ne de hayırsız yaratık!

    Do, Re, Mi...

    Karamsar bir müzikalin, en yalnız repliği. Sahnede bir ceset... Sade bir ceset değil, biraz süslü. Kanla, dışarı çıkarılmış iç organlarla, eksik bileklerle ve yalnız. Ne dekor, ne müzik, ne dans eden oyuncular ne de alkışlayan insanlar. Hatta salon bomboş. Hatta hayat bomboş...
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük